Lavoisier dramı ve Türkiye...

ANTONE Laurent Lavoisier simyayı kimya bilimine dönüştüren bilgin.

Yaptığı birçok buluşla kimya biliminin mimarı olarak kabul edilir.
Bir bilim adamı olan Lavoisier yaşamı boyunca toplumundan ve onun sorunlarından hiçbir zaman uzak kalmamış.
Sosyal çalkantılarda aristokrat olmasına karşın daima halkın yanında yer almış.
Fransız Devrimi’ni hazırlayan siyasi olayların içinde bulunmuş, reformların ateşli savucusu olmuştur.
Bu arada vergi sisteminin düzeltilmesine el atmıştır.
1743 yılında Paris’te doğan Lavoisier, zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.
Küçük yaşta annesini kaybeden Antoine babası gibi hukukçu olmaya karar verdi.
Ancak daha sonra kimyaya yöneldi ve laboratuvar çalışmalarına tutkuyla bağlandı.
Lavoisier bilimsel gerçeklere karşı çıkan bağnaz kafalılarla da zaman zaman didişiyor ve yaptığı konuşmalarla onları yerden yere vuruyordu.
Ünlü bilim adamının bu tutumu zaman içinde devrim yöneticilerini de rahatsız etmeye başladı.
Kurallar hiç değişmiyor, devrimler kendi çocuklarını da yemeye başlıyordu.
¡ ¡ ¡
1794 yılında Devrim Mahkemesi onu aristokrat olmak ve vergi toplamada yolsuzluk yapmakla suçladı.
Evet o bir aristokrattı, yolsuzluk iddiasına gelince...
Onu vergi sistemini düzeltirken toplanan vergilerin küçük bir bölümünü laboratuvar çalışmalarında kullanmakla suçladılar.
Lavoisier’nin dostları, bilginler tanıklık yapmak için mahkemeye başvurdular.
Tanıklık yapmalarına izin verilmedi.
Onlar da şu dilekçeyi verdiler:
“Yurttaş Lavoisier çalışmalarıyla Fransa’ya onur sağlayan büyük bir bilgindir. Bağışlanmasını diliyoruz.”
Mahkeme yargıcının bu dilekçeye tarihin kara sayfalarına geçen yanıtı şu oldu:
“Cumhuriyetin bilginlere ihtiyacı yoktur.”
Ve Lavoisier’nin idamına karar verdi.
Ünlü bilgin giyotinle kafası kesilerek öldürülecekti.
Lavoisier 51 yaşındaydı.
¡ ¡ ¡
Ünlü bilgin, giyotine götürülmeden önce kendisini ziyarete gelen matematikçi arkadaşı Lagrange’e şöyle dedi:
“Kafam giyotinle kesilip sepete düştüğünde gözlerime bak. Gözümü iki kez kırparsam, insan beyni, kafası kesildikten sonra da bir süre çalışmaya, düşünmeye devam ediyor demektir...”
Lagrange Lavoisier’nin kafası kesilip sepete düşünce gözlerini iki kez kırptığını gördü.
Ünlü matematikçi daha sonra şu açıklamayı yaptı:
“Lavoisier’nin son saniyedeki ispat arayışı, bilimselliğin yüzyıllar boyunca yanacak meşalesidir. Ama onu ölüme gönderen yobaz kafalar ufunet (pis koku) üretmek için yüzyıllarca karanlıkta sürüneceklerdir.”
Lavoisier’nin kafası giyotinle uçuruldu ama bugün yaşıyor ve insanlık onu saygıyla, minnetle anıyor.
Dünya var oldukça da anacak.
Oysa “Cumhuriyetin bilginlere ihtiyacı yoktur” diyerek onu giyotine gönderen yargıcın adını ise bugün kimse bilmiyor.
Ne acıdır ki, Türkiye bugün hâlâ Fransa’nın 18. yüzyılda yaşadıklarını yaşıyor.
Bugün hâlâ “Cumhuriyetin bilginlere, yazarlara, gazetecilere, aydınlara ihtiyacı” yoktur diyen kafalarla boğuşuyor.

Not: Bu yazıyı ünlü gazeteci Mete Akyol’un “Bütün Dünya 2000”deki köşesini okuduktan sonra esinlenip yazdım. T.T.
Yazarın Tüm Yazıları