ÇARŞAFLISI da, türbanlısı da, tesettürlüsü de hepsi hepsi bizim kadınlarımızdır.
Bir siyasi partinin, bir insanın onları aşağılamak, küçük görmek, ikinci sınıf insan saymak gibi bir yaklaşımı olamaz.
Ama...
Türkiye 80 yıl önce Atatürk’ün önderliğinde Ortadoğulu olmayı reddetmiş, modern bir devlet kurmuş, modern bir toplum yaratmak için yola çıkmıştır.
Devrimler, 6 yıl gibi kısacık bir dönemde aydınlık, uygar, çağdaş bir toplum yaratmak için yapılmıştır.
Toplumundan soyutlanan kadınlar, sosyal yaşamın her alanında erkekle eşit hale getirilmiş, üretken kılınmıştır.
Atatürk bunun için Türk toplumuna hedef olarak uygar dünyayı göstermiştir.
Atatürk onun için Türk kadınını çarşaflardan çıkarmış, modern giysilere kavuşturmuştur.
Bugün bazı kesimler Türk kadınını yeniden çarşafların içine sokmak için uğraş vermektedir.
Amaçları Türk kadınının kimliğini silmek, onu yeniden toplumdan soyutlamak, onu evine kapamaktır.
Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı olanların verdiği karşıt savaşımın ana ekseni budur.
* * *
Bugün Atatürk’ün yaptığının doğruluğuna inanan herkesin izlemesi gereken yol, Türk kadınını kapanmaya değil, uygar dünya kadınları gibi giyinmeye, onlar gibi üretken olmaya teşvik etmek olmalıdır.
Burada en büyük görev de siyasi partilere düşmektedir.
Bugün kadını yeniden örtmekten, onu eve kapatmaktan yana bir parti iktidardadır.
Çağdaş insanlar onun için AKP’ye ve onun Türkiye’nin üzerine geçirmek istediği İslami şala karşı çıkmaktadır.
Verilen mücadele bunun içindir.
Bu mücadelenin bugün Türkiye’deki siyasi dayanağı da CHP’dir.
Onun için Baykal’ın kara çarşaflı bir kadını sahneye çıkarıp parti rozeti takması hayal kırıklığı yaratmıştır.
Onun için bu olay yoğun tartışmalara neden olmuştur.
Hiç kuşkusuz, çarşaflı da, türbanlı da, tesettürlü de CHP’ye oy verebilir.
CHP de onları kazanmak için çaba harcamalıdır.
* * *
Şu gerekçenin hiçbir anlamı ve geçerliliği yoktur:
"Efendim onlara yaklaşmazsak, kucak açmazsak, onları AKP’nin kucağına atmış olmaz mıyız?"
Ecevit hem 1973 hem 1977 seçimlerinde o insanların yaşadığı varoşların oylarını silip süpürmedi mi?
Meydanları o insanların sevgilerini kazanarak doldurmadı mı?
Çok partili döneme geçildikten sonra CHP’yi o insanların oylarıyla yüzde 42’lere taşımadı mı?
Ecevit’e "Karaoğlan" adını o kadınlar takmadı mı?
Ecevit bunu varoşlarda, kırsal kesimde yaşayan kadınların kalplerine seslenerek, onların umudu olmayı başararak yapmadı mı?
O kadınların CHP mitinglerini kucaklarında çocuklarıyla nasıl doldurduklarını ben gözlerimle gördüm.
O kadınların gözlerindeki ışıkla Ecevit’i kutsadıklarını da gördüm.
Ama Ecevit’i her iki seçimde de izlemiş bir gazeteci olarak bir gün bile bir kara çarşaflı kadınla yan yana görmedim.
Baykal’ın bu insanlara sıcak bir yaklaşım içinde olması, onlara saygılı davranması, onları önemsemesi siyaseten doğrudur.