Ulusal Kurtuluş Savaşı komutanlarındandır. Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmıştır. Usta diplomasi stratejisiyle Türkiye’yi İkinci Dünya Savaşı felaketine bulaşmaktan kurtarmış, on binlerce insanın bu acımasız savaşta can vermesini önlemiştir. Türkiye Cumhuriyeti’ni tek partili rejimden çok partili rejime taşımış büyük bir devlet adamıdır. Bunları yakın tarihimizi hiç ama hiç bilmeyen genç okurlar için yazıyorum. Belki merak ederler de bu büyük devlet adamının yaşamıyla ilgilenirler. Bu sayede de bu ülkenin ne zorluklardan geçerek bugünlere geldiğini öğrenirler. O zaman belki bugünlerin değerini daha iyi anlarlar... İşte bu İsmet İnönü’nün çok önemli bir sözü vardır. Paşa “Bir ülkede namuslular da namussuzlar kadar cesur olmalıdır” der. Bu sözü mantık süzgeçinden geçirenler bugünlerdeki toplumsal yozlaşmanın nedenini kolayca çözerler. Ne yazık ki Türkiye’de namuslular namussuzlar kadar cesur değildir. O nedenle de meydan namussuzlara kalmıştır.
En taze örnek Yargıç Necat Ede olayıdır. Necat Ede dürüst, vicdanlı, hukuk devletine bağlı bir yargıçtır. Avukatlarının itirazının hukuksal gerekçelerini haklı bularak Emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un tahliyesine karar vermiştir. Bu karar nedeniyle de anında dinci basın tarafından bombardıma tutulmuştur. Bu arada avukatları dünyaca ünlü bilim adamı Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın tutukluluğuna itiraz ettiler. Dinci basın, Haberal’ın tahliyesini önlemek için Necat Ede’yi baskı altına aldı. “Tolon’u tahliye eden hâkim Haberal’ı da tahliye edecek” diye her gün yazılar döşendiler. Yargıç Ede bu yayınlardan etkilendi ve baskı altında olduğunu ileri sürerek kendisine Ergenekon kapsamında dava verilmemesini istedi. Bu gelişmeler üzerine Adalet Bakanlığı Yargıç Ede hakkında soruşturma başlattı. Bunun üzerine Ede baskının bazı medya organları ile sınırlı kalmadığını, kurumsal olarak da ciddi baskı altında olduğunu açıkladı. 12’nci Ağır Ceza Mahkemesi Ede’nin çekilme isteğini kabul etti. Böylece Ede saf dışı bırakılmış oldu. Yani dinci basının isteği yerine geldi.
Necat Ede ile ilgili gelişmeleri yüreğim sızlayarak okudum. İsmet Paşa’nın yukarda yazdığım sözlerini anımsadım. Dürüst ve vicdanının sesini dinleyen insanlar saldırılar karşısında dik duramazlarsa bu ülkenin işi gerçekten zor. Türkiye hukuk devleti olma özelliğinden her geçen gün biraz daha uzaklaştırılıyor. Yaşayabilmesi için kanser tedavisi görmesi gereken Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran’a hukuk göz ardı edilerek yapılanlar insanın tüylerini diken diken ediyor. Hızla “korku toplumu” haline getirildik. Herkes korkuyor. Konuşmaya, yazmaya, demokratik tepkisini göstermeye... Ve en kötüsü karar verirken vicdanının sesini dinlemeye...