Kırmızıgül, tırnaklarını Hollywood’a geçirmiş

FİLM insanı yerinden zıplatan çarpıcı bir sahne ile başlıyor ve bu tip görüntüler birbirini kovalıyor.

İzleyiciler soluklarını tutarak koltuklarına mıhlanıyorlar.
Hem aksiyon sahneleri, hem de New York ve İstanbul ile ilgili genel görüntüler büyüleyici.
Ben İstanbul’un bu kadar güzel görüntülendiği bir başka film anımsamıyorum.
New York’ta Beş Minare Mahsun Kırmızıgül’ün senaryosunu yazdığı, başrollerinden birini üstlendiği ve yönetmenliğini yaptığı üçüncü film.
Mahsun bu filmiyle ilk iki filminin çok çok ötelerine geçmiş.
Anadolu’nun içine kapanık dünyasından çıkıp sinemanın merkezi Hollywood’a uzanmayı göze almış ve bunu kotarmış.
Sınır tanımayan, sürekli kendini aşan, çok büyük hedeflere kilitlenen sanatçı belli ki Hollywood’a tırnaklarını geçirmiş.
Ben onun yerinde olsam senaryo yazmam. Kendi filmlerimde oyunculuk yapmam. Sadece ve sadece yönetmenliğe odaklanırım.
Bunu yaparsa sinemacı olarak yeteneklerinin çok daha şaşırtıcı olduğunu herkes görecek.
* * *
“New York’ta Beş Minare” gibi bir filmi Türk sineması ilk kez yapıyor.
Kuşkusuz her filmde olduğu gibi Mahsun Kırmızıgül’ün yapıtında da bazı kusurlar, eksiklikler bulunabilir.
Ama bütününe baktığınız zaman gerek çekimler, gerek anlatım ve gerekse oyuncuların canlandırdıkları karakterler açısından filmin çizgisinin Batı ölçütleri düzeyinde olduğu kesin.
Filmin içeriğini anlatmanın doğru olmadığına inanıyorum.
Bu kadar emek verilmiş, özveriyle yaratılmış filmi gidip görmek Kırmızıgül ve ekibinin hakkı diye düşünüyorum.
Yönetmeni, oyuncuları, kameramanı ve öteki teknik elemanlarını kutluyorum.
Hacı rolünü oynayan ve olağanüstü bir karakter çizen Haluk Bilginer çok başarılıydı.
Yıllarca olanaksızlıklar içinde film yapmak için çabalayan Türk sinemasının böyle bir filme imza atması övünülecek bir olaydır.
* * *
Filmden sonra bir grup dost bir kafeye giderek film ile ilgili görüşlerimizi değerlendirdik.
Hepimiz Mahsun Kırmızıgül’ün başarısı nedeniyle çok mutluyduk.
Sonra Orhan Gencebay’la müzik konusuna daldık ve uzun uzun sohbet ettik.
Orhan Gencebay’ın müzik konusunda yaptığı araştırmaların yoğunluğu ve derinliği beni şaşırttı.
Sanatçıyı dinledikçe onun müzik dalında bir bilge olduğunu anladım.
Çok ilginç çalışmalar, saptamalar yapıyor, teoriler geliştiriyor.
Bunları anlattı. Çok etkilendiğimi özellikle belirtmek istiyorum.
Önümüzdeki yıllarda onun eğitiminden geçen genç müzik adamlarının müzik dünyamızı inanılmaz bir şekilde zenginleştireceği anlaşılıyor.
Orhan Gencebay bir bestekâr. Müziğin hemen her dalında yapıtları olan bir sanatçı
Durmadan çalışarak yaratmaya devam ediyor. 
Bu yapıtlar plak, kaset ve CD olarak milyonlarca insana ulaşmış.
Her zaman yaşanamayacak bir akşamdı.
Mahsun’un filmini izlemek güzeldi.
Orhan Gencebay’la yaptığımız sohbet ise doyumsuzdu.
Yazarın Tüm Yazıları