BUGÜN dünyadaki bütün Türklerin kalbi futbolcularımızla beraber atacak. Brezilya'yı yenebilecek bir güçteyiz. Buna inanıyoruz ve Japonya'dan güzel haberler bekliyoruz.
Buna toplum olarak çok ihtiyacımız var. Çünkü siyasi ve ekonomik açıdan koyu bir moral bunalımı yaşıyoruz.
Türkiye hızla bir çıkmaza doğru sürükleniyor. Japonya'dan gelecek mutlu haberler bu karamsar havanın dağılmasına neden olabilir.
9 DSP'li milletvekilinin ‘‘Ecevitler'in öncülüğünde Ecevit'siz bir yaşam’’ çağrısı bana göre gecikmiş bir ses.
Eğer bir yıl önce DSP içinden böyle bir çağrı yükselseydi ve bunun etrafında toplanılsaydı bugün toplumun ve Ecevit'in çektiği sıkıntılar yaşanmazdı.
Ecevit köşesine çekilmiş, DSP içinden bir lider çıkmış ve işler tıkanma noktasına gelmeden yoluna girmiş olurdu.
Ama olmadı, Şarklılığın verdiği zaaflar nedeniyle DSP içinde böyle bir hareket bir türlü doğamadı.
Koltuk korkusuyla lidere bağlılık hem partiyi güçsüz hale getirdi, hem de ülkeyi artık yönetilemez bir noktaya sürükledi.
Dokuz milletvekilinin yaptığı çağrı gerçekçi, cesaretli ve gerekli bir sestir.
Ama önemli bir etki yaratacağını sanmıyorum.
* * *
Ancak karşı karşıya bulunduğumuz gerçekleri de görmek zorundayız.
Ecevit hasta.
Ülkenin en zor döneminde başbakanlığın ağır yükünü taşıyacak durumda değil.
Siyasi belirsizlik dengelerin pamuk ipliğine bağlı olduğu ekonomiyi de olumsuz etkiliyor.
İşin şakaya gelir yanı yok artık. Türkiye bir üçüncü krizi kaldıramaz.
Herkes sorumlulukla hareket etmek zorunda.
AB için takvim daraldıkça MHP'li hükümetle bu işlerin altından kalkılamayacağı net olarak görülüyor.
O zaman görev Meclis'teki öteki siyasi partilere düşüyor.
Böyle kritik bir süreçte, hiçbir parti, siyasal çıkarlarını ülke çıkarlarının önünde görmemeli.
Hükümeti yıkmak da çözüm değil.
Gerçekten zor ve karmaşık bir durumdayız.
Politikacılar ülke çıkarları için kendilerini aşarlarsa bu kaostan kurtulur ülkemizi düzlüğe çıkarabiliriz.
Dünya Şampiyonası'ndaki olağanüstü başarı politikacılara örnek olabilir.
NOT YORUM
Bu ne muhabbet
Bahçeli öyle kolay kolay randevu veren bir lider değil. Ne IMF yetkilileri, ne Tansu Çiller ve ne de iş áleminin önde gelen isimleri Bahçeli'den randevu almayı başarabildiler.
Ama Karen Fogg randevu almayı bırakın tam 1.5 saat görüştü kendisiyle.
AB'ye fazla sempatik bakmayan Bahçeli'nin görev süresi içinde Türk-AB ilişkilerine pek olumlu katkıda bulunmayan Karen Fogg'a gösterdiği ilgi gerçekten şaşırtıcı.
Gözleri aydın
AB karşıtlarının istediği oldu. Türkiye çok önemli bir aşama olan Sevilla trenini kaçırdı. Umut aralıktaki Kopenhag'a kaldı. Bu karman çormaklık içinde Kopenhag'a kadar eksiklerimizi gidermemiz de tam bir mucize olur.
Bu dağınıklık içinde Kopenhag trenini de kaçıracağa benziyoruz. Ondan sonrası da zaten sen sağ ben selamet.