TÜRKİYE, NATO Genel Sekreterliği için üzerinde anlaşılan Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen’e onay vermeyince kriz çıkmıştı.
Erdoğan, Rasmussen’i Roj TV yayınlarını durdurmadığı, ülkesinde yayınlanan Hazreti Muhammed karikatürlerini engellemediği gerekçesiyle veto edeceğimizi açıklamıştı.
60 yıldır kararlarını tüm üye ülkelerin katılımıyla alan NATO ilk kez böyle bir kriz yaşıyordu ve bunun şaşkınlığı içindeydi.
Türkiye Rasmussen’e neden karşı olduğunu daha diplomatik bir yaklaşım ve tutumla örgüt üyelerine anlatabilirdi.
Böylece sonradan vazgeçeceği bir krizi yaratan müttefik durumuna düşmezdi.
Avrupa Birliği liderlerinin ikna çabalarını elinin tersiyle itip, ABD başkanının verdiği güvencelere itibar ederek vetodan vazgeçilmesi diplomatik değildi.
Böyle bir tutumun, girmek için çaba harcadığımız Avrupa ailesinin bize karşı olan güvenini biraz daha sarsacağı kesindir.
Dış politika duygularla değil, akıl ve mantıkla yürütülürse kazanç sağlanabilir.
İç politikada kahramanlık payeleri kazanmak, dışarıda uyumsuz ve şantajcı durumuna düşmek diplomaside başarı getirmez.
* * *
Eğer kendi kafanıza göre dış politika yapmaya kalkarsanız, uzun vadede bunun ağır faturaları önünüze gelir.
Türkiye hiçbir döneminde dış ilişkilerinde şantaj olarak algılanacak bir politika uygulamamıştır.
Başbakan Erdoğan, Türk milletinin büyük çoğunluğunun Rasmussen’e Roj TV ve karikatürler konusunda duyduğu büyük öfkeden yararlanmak istedi.
Bu nedenle Türkiye’de milyonlarca insan da kendisine "Helal olsun" dedi.
Akılsız dostları tarafından şimdi siyasi kariyerine "Davos fatihi"nden sonra bir de "NATO fatihi" unvanı eklenecek.
Zaman, bu iki "fatih"liğin ülkeye bir yararı olmayacağını ortaya koyacak.
Erdoğan bugüne kadar Avrupa Birliği’nin bir "Hıristiyan birliği" olmaması gerektiğini haklı olarak vurgulayıp durmuştu.
Bundan sonra bu söyleminin geçerliliği kalmamıştır.
Çünkü Avrupa, bu olayla AKP Türkiye’sinin dış politikadaki ana çizgisinin dini tercihler olduğunu gördü.
* * *
Rasmussen hakkındaki veto kararının, Obama tarafından verilen güvenceler üzerine kaldırılması Türkiye’ye yakışan bir duruş olmadı.
Bize verilen güvenceler genel sekreterin yardımcısının Türk olacağı, bu kişinin aynı zamanda genel sekreterin vekilliğini de üstleneceği, üst komutada Türk subayların bulunacağı, Rasmussen’in İslam dünyasından özür dileyeceği ve Roj TV’nin durumunun ele alınacağı...
Sonuç ne oldu?
Türkiye’nin NATO Genel Sekreteri olmasını sakıncalı bulduğu Rusmussen bu göreve geldi.
Verdiği demeçte "Müslüman dünyası ile işbirliği içinde olacağını" söyledi.
ROJ TV konusunda ise "PKK ile ekonomik bağlantısı ve terörü teşvik gibi konularda delilleri inceliyoruz.Yeterli delil bulursak kapatırız" dedi.
Bu demektir ki ROJ TV’nin kapatılması kesin değil.
Dilerim kapatılır da Tayyip Bey’in "NATO kahramanlığı" da havada kalmaz.
Yandaş medya daha ilk günden "Zafer" diye naralar atmaya başladı.
Hiç kuşkunuz olmasın yarın öbür gün Tayyip Bey’i "NATO fatihi" olarak da ilan edecekler.
Tarih sayısız örneklerle doludur.
Bir iktidarı akıllı düşmanlar değil, akılsız dostlar mahveder.