Hülya Avşar hem haklı, hem cesur

HER Kurban Bayramı’nda kentlerimizin sokaklarında yaşanan ilkellik ve vahşet hangimizi rahatsız etmiyor?

Hayvanların ortalık yerlerde canlı canlı boğazlanıp her yerin kan gölüne döndürülmesine, dinimizin koyduğu kuralların bu kadar ilkel ve vahşi bir şova dönüştürülmesine hangimiz isyan etmiyor?

Bu vahşeti zorunlu olarak izleyen çocuklarımızın korku içinde kaldıklarını hangimiz bilmiyor?

Hülya Avşar cesaretle işte bu gerçekleri vurgulamış, bu vahşetin sona erdirilmesi gerektiğini yazmış.

Başlık olarak da küçük bir çocuğun babaannesine içindeki isyanı anlatan "Hayvan keserek bayram yapan bir dini aklım almıyor" sözlerini almış.

Hülya Avşar’ı bu yürekliliği gösterdiği için kutluyorum. Yerden göğe kadar haklı.

* * *

Doğal olarak Hülya Avşar’ın bu çok önemli uyarılarına bir sürü yobaz kafalı tepki gösterdi.

Oysa her Müslüman’ın Hülya Avşar’a kızmak yerine onun uyarılarına kulak vermesi gerekir.

Çünkü inançlı bir Müslüman olan Hülya Avşar dinini korumak istiyor.

"Türkiye’de bana göre alttan hiç kimsenin tahmin etmediği, Müslümanlığa farklı bakan bir jenerasyon geliyor.

...Evet yine söylüyorum; yeni jenerasyon hayvanların gırtlağını göstere göstere keserek bayram yapan bir toplum istemiyor."

Haksız mı?

Yobaz kafalıların İslamiyet’i katı, mantık dışı, çağın gerçeklerini dışlayıcı bir anlayışla sürdürme ısrarları, alttan gelen jenerasyonu dininden soğutmuyor mu?

Çünkü dinin ticaretini yapan yobaz kafalılar, İslamiyet’i kara, kapkara bir din olarak gösteriyorlar.

İnsanları Allah ile korkutuyorlar. Saldıkları korku sayesinde yürüttükleri iğrenç düzenlerini sürdürmek istiyorlar.

İslamiyet’e en büyük kötülüğü bu kafalar yapıyor.

Öteki İslam toplumlarının haline bakın. İçlerinde tek çağdaş, uygar, demokratik düzenle yönetilen ülke Atatürk’ün laik Türkiye Cumhuriyeti.

* * *

Akıllı, mantıklı, sorgulayan insanların elinde din çok daha güzel, öğretici ve kutsal...

Önceki gece bir TV kanalında Hatice Koç adlı genç kızla yapılan röportajı izledim.

Dindar, inançlı, akıllı, mantıklı bir genç kız.

Sivaslı. ÖSS’de Türkiye 9’uncusu olmuş ve Hacettepe Tıp Fakültesi’ni kazanmış. Doktor olacak.

Ancak babası asgari ücretli bir işçi. Hatice’nin iki kardeşi daha var.

Babası zorlanıyor. Ancak Sivas Valisi, Hatice’ye yardımcı olacaklarını söylüyor.

Hatice çok mutlu ama heyecanlı. Ankara’yı hiç görmemiş.

"Gider gitmez ilk işim Anıtkabir’i ziyaret etmek olacak. Atatürk’e dua edeceğim. Sonra gidip kaydımı yaptıracağım" diyor.

Hatice türbanlı. Muhabir, "Üniversiteye gidebilmek için başını açman gerekecek, ne yapacaksın?" diye soruyor.

Hatice hiç tereddüt etmeden, "Açacağım. Türban takmakta ısrar edersem bunca yıl verdiğim emeklerimin anlamı kalmayacak" diyor.

Muhabir ikinci bir soru yöneltiyor: "Peruk mu takacaksın?"

"Hayır, kendi saçımla gireceğim okula."

Hatice aklı ve mantığıyla hareket ediyor.

İnancı azalıyor mu?

Asla... Tersine çok daha güçlü ve değerli hale geliyor.
Yazarın Tüm Yazıları