Her şeye rağmen sanat

ATATÜRK Kültür Merkezi’ni büyük bir onarım için haziranda kapattılar.

Amaç Avrupa’ya 2010’da Kültür Başkentliği yapacak olan İstanbul’a yakışacak bir kültür merkezi yapmak.

Bugün şubatın son günü. Aradan tamı tamına 9 ay geçti.

AKM’ye çivi çakılmadı. Onarımın ne zaman başlayacağını ve biteceğini bilen yok.

Bana sorarsanız AKM’nin 2010’a yetişmesi giderek zorlaşıyor.

Bugün İstanbul’da opera ve bale oynanacak bir tek salon var: Süreyya Operası...

İstanbullu sanatseverler yatıp kalksın, Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk’e teşekkür etsin.

Çünkü perişan durumdaki Süreyya’yı İstanbul’a kazandıran odur.

Onun sayesinde bugün opera ve bale izleyebiliyoruz.

Bütün bu olumsuzlukların nereden kaynaklandığını anlatmaya gerek yok.

* * *

İçinde bulunduğumuz ortama karşın geçtiğimiz hafta inanılmaz kaliteli sanat etkinlikleri izledik.

Örneğin Süreyya’nın muhteşem ortamında Lehar’ın başyapıtı Şen Dul.

Harika bir müzik, rengárenk, cıvıl cıvıl bir konu.

Türkiye’de daha önce yüzlerce kez oynanan ve büyük beğeni ile izlenen operet bu kez de İstanbul seyircisinin büyük ilgisiyle karşılaştı.

Lehar’ın bu sıcacık yapıtı kapalı gişe oynuyor.

Yine geçen hafta Fazıl Say’ı Cemal Reşit Rey’de dinleme şansına yakaladık.

Konserin başlığı "Beethoven’la Bir Gece"ydi.

Ne geceydi ama? İnanın anlatmak zor.

Çağımızın dáhi yorumcusu Fazıl Say’ın ünlü bestecinin o gece çaldığı 17’nci, 23’üncü ve 32’nci sonatlarını tüm salon büyülenmiş gibi dinledi.

Fazıl Say çalarken insanın başını döndürüyor.

Türkiye’nin böyle bir virtüözü yetiştirmiş olması hepimizin gururudur.

* * *

Gelelim Lütfi Kırdar’daki Borusan Flarmoni’nin konserine.

Üç genç sanatçı, piyanoda Emre Elivar, kemanda Atilla Aldemir, viyolonselde Natalie Clein yine Beethoven’ın Piyano, Keman ve Viyolonsel İçin Konçertosu’nu çaldılar.

Bu harika konçertoyu o kadar güzel ve uyumlu bir şekilde yorumladılar ki tıklım tıklım olan salon onları dakikalarca alkışladı.

Orkestra daha sonra Korsakov’un Şehrazad Senfonik Şiiri’ni seslendirdi.

Şehrazad’ın müziğine o büyülü havayı veren nefesli sazlar olağanüstüydü.

Geçen haftanın son konseri İstanbul Devlet Senfoni’nin dinletisiydi.

AKM kapatıldıktan sonra sahipsiz kalan ve kendi yağıyla kavrulmaya çalışan koca İstanbul Senfoni göçebe hale getirildi.

Nerede salon bulunursa orada konser verebiliyorlar.

Yine imdada Selami Öztürk’ün yaptırdığı Caddebostan Kültür Merkezi ile Lütfi Kırdar yetişti.

Şef, ünlü Alexander Rahbari’ydi.

Rodrigo’nun Gitar Konçertosu’nu çaldılar. Solist Rus gitarcı Dimitri İllarionof çok başarılıydı.

Orkestra, Rahbari’nin usta yönetiminde Ulvi Cemal Erkin’in Köçekçe’si ile Bela Bardok’un Konçertosu’nu çaldı.

İstanbul Senfoni’nin performansı olağanüstüydü.

Söylemek istediğim şu: Türkiye’de sanatçılarla sanatseverler sanata olan ilgisizliğe ve sevgisizliğe onurlu bir başkaldırı içindeler.
Yazarın Tüm Yazıları