FAZIL Say’a Türkiye, daha doğrusu AKP ayıp etti.Anlatayım, siz de hak vereceksiniz.
Almanya’da her yıl verilen "Müzik Festivali Ödülü", uluslararası planda yılın en başarılı solistini, orkestrasını ya da şefini belirlemeyi amaçlıyor.
Bu yıl ödül, Türk piyanisti Fazıl Say’a verildi.
Ama Fazıl Say’ın Almanya’nın bu çok önemli ödülüyle onurlandırılması nedense AKP’yi bizler gibi gururlandırıp mutlu etmedi.
Çünkü Fazıl Say bu iktidarın cumhuriyet karşıtı tutumunu eleştirdi.
Ve beklenen oldu, Fazıl Say’ın Frankfurt Kitap Fuarı’nda çalınacağı ilan edilen "Názım" oratoryosu ani bir kararla iptal ediliverdi.
AKP Almanlara "Sen beni eleştiren Türk sanatçısına ödül verirsen ben de onun eserini senin fuarında çaldırmam" diyerek yanıt verdi.
AKP Fazıl’ı cezalandırdığını sanıyor ama aslında yapılan saygısızlık "Názım"a oluyor.
Çünkü bilmiyorlar ki ünlü sanatçımız Almanya’da her yıl en az 20 konser veriyor.
Bir de şunu bilsinler, Fazıl Say’ınher yıl 5 kıtada verdiği konser sayısı 100-120 civarında.
* * *
Müzikten başladık devam edelim.
Ekim ayı konserler bakımından baş döndürücü geçiyor.
7 Ekim’de İstanbul Modern’de sanata gönül veren, kol kanat geren Nejat Eczacıbaşı’nın aramızdan ayrılışının 15. yılı anısına düzenlenen konserde İdil Biret’i izleme olanağını bulduk.
Bugün eğer İstanbul sanat etkinlikleri bakamından Avrupa’nın önemli merkezlerinden biri haline geldiyse bunda rahmetli Nejat Eczacıbaşı’nın çok, ama çok büyük emeği ve çabası vardır.
Dünyada sözü edilen müzik festivallerinden biri olan İstanbul Müzik Festivali’nin babası odur.
Her yönüyle olağanüstü güzel bir geceydi. Ölçülü ama son derece zarif bir ikram vardı.
Sonra da İdil Biret’in eşsiz parmaklarından dökülen Bach...
* * *
İki gece sonra Esma Sultan’da Fazıl Say’ı dinleme mutluluğunu yaşadık.
Beethoven, Gershwin ve Fazıl Say çaldı.
Fazıl’ın piyanosu, fonda ise akıp giden dünya harikası boğaz...
Konserin ikinci bölümünde Zuhal Olcay, Fazıl Say’ın bestelediği Názım’ın Memleketim’ini, Metin Altıok’un Kekre Dünyası’nı, Selim Atakan’ın bestelediği Shakespeare’in iki şiirini seslendirdi.
Çok özel bir konserdi.
3 gün sonra pazar akşamı yine İdil Biret’i izleme şansına sahip olduk.
Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı yararına verilen konserde ünlü piyanistimiz Bach, Gluk, Chopin, Kreisler ve Wagner çaldı.
İdil Biret özellikle Chopin ve Kreisler’i olağanüstü çaldı.
Bu kez 5 gün sonra İstanbul Devlet Senfoni’yi Aya İrini’de dinledik.
Şef, ünlü Alexander Rahbari, solist de ünlü piyanistimiz Hüseyin Sermet’ti.
Rahbari sanki bir büyücü. Koca orkestrayı alıp uçuruyor.
O konserde bir kez daha tanık olduk ki, İstanbul Senfoni iyi bir şefin yönetiminde gerçekten harikalar yaratıyor.
Ravel’in Valse’ini, Hüseyin Sermet’le birlikte yine Ravel’in Piyano Konçertosu’nu ve Korsakov’un Şehrazat’ını Rahbari yönetiminde çarpıcı bir tempoyla kusursuz çaldılar.
Dedim ya, ekim ayı bu kadar sıkıntıların içinde konserler açısından baş döndürücü geçiyor.