Paylaş
Hep böyle olmuştur.
Öfke girdabına sürüklenen iktidarlar da yanlış üstüne yanlış yaparlar.
Birkaç gündür Ankara ve İstanbul’da haklarını arayan işçilere polisin yaptığı müdahaleleri ürküntüyle izliyoruz.
Valisi, emniyet müdürü ve onların emrindeki polis ne kadar acımasız.
Oysa Tekel işçileri sadece demokratik haklarını istiyorlar.
Kimseye en ufak bir zarar vermiyorlar.
Polise el kaldırmıyorlar.
Molotofkokteyli atarak ortalığı cehenneme döndürmüyorlar.
İnsanları yakmıyorlar.
Cam çerçeve indirmiyorlar.
Sadece ve sadece haklarını istiyorlar.
Polis ne yapıyor?
Önce tazyikli su, sonra biber gazı sıkıyor.
İtfaiyecileri tazyikli suyla dağıtıyor.
TCDD çalışanlarını kargatulumba gözaltına alıyor.
* * *
Dün televizyonlardan izlediğimiz olaylar abartı değildi, ürperticiydi.
“Fakir fukaranın, garip gurebanın iktidarıyım... Onlara hizmet için varım” diyen iktidarın yaptıklarına bakın.
Tekel işçilerine destek olmak için giden milletvekilleri bile polisin gazabından kurtulamadı.
İktidarın polisi dokunulmazlık filan dinlemedi, onları da itip kaktı.
Onların da gözlerine biber gazı sıktı.
Görüntüler sanki bir demokratik ülkede değil de bir dikta rejimindeydi.
Olayları izlerken, bir zamanlar karşıtlarını “Doberman” adı takılan yandaşlarına sokak ortasında sopalarla dövdüren Panama diktatörü Noriega rejimi aklıma geldi.
Polis tarafından itilip kakılan, gözlerine biber gazı sıkılan milletvekilleri tarafından suçlanan İçişleri Bakanı bakın ne diyor:
“Polise silah kullandırtmıyoruz. Tazyikli su ve biber gazı sıktırıyoruz.”
Öyle ya bakan bey daha ne yapsın?
Bu olaylar, bu görüntüler Avrupa Birliği’ne tam üyelik görüşmeleri yapan demokratik bir ülkeye yakışıyor mu?
Bir hukuk devletinde demokratik haklarını kullanan işçilere polisin böyle davranması suç değil mi?
Bu emri veren vali ve emniyet müdürü ve onların bağlı olduğu bakan Avrupa’nın hangi ülkesinde koltuğunda oturmaya devam edebilir?
İktidar şunu görmek zorunda, işler giderek sarpa sarıyor.
Artık insanların sabırları taşmaya başladı.
Teşekkürler Carlos
CARLOS’un Türkiye’ye gelişi çok büyük bir olaydı.
O, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük futbol yıldızlarından biridir.
Türkiye’yi seçmesi, burada 2.5 yıl büyük bir mutlulukla yaşaması, bu mutluluğunu her fırsatta bütün dünyaya açıklaması Türkiye için olağanüstü bir değer taşıyordu. Bu güzel ve sevecen insan şimdi Türkiye’den ayrılıyor.
Efendice, dostça...
Türkiye Carlos’a teşekkür etmeli.
Onu bir madalya ile ödüllendirmeli.
O Türkiye’ye bir kapı açtı. Bunun değeri parayla pulla ölçülemez.
Paylaş