CUMHURBAŞKANI Gül atadığı rektörlerin uygulamaları konusunda acaba ne düşünüyor?
Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Mehmet Pakdemirli’nin kendisini ziyarete gelen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ı protesto etmek isteyen öğrencilere karşı takındığı baskıcı tutum kabul edilebilir mi? Cumhurbaşkanı, Rektör Pakdemirli’nin öğrencilere “Susun ve dağılın yoksa sizi üniversiteden atarım” tehdidini nasıl değerlendirdi çok merak ediyorum. Rektör Bey, öğrencilere soruyor: “Size bu görevi kim verdi?” Öğrenciler “Atatürk” diyorlar. Rektör öfkeli. Tehdit ediyor: “Atatürk’ten görev alamazsınız. Cumhuriyeti savunacaksam ben savunurum. Ben burada rektörüm. Size kalmaz bunu savunmak. Ben, size cumhuriyeti savunmak için görev vermedim. Siyasi slogan atarsanız, kimliklerinizi toplarım. Üniversiteden atarım hepinizi. Hemen dağılıyorsunuz.” Cumhurbaşkanı’na bu dayatmacı anlayışla yönetilen bir üniversitenin nasıl özgür olabileceğini soruyorum. Ayrıca özgür olmayan bir üniversitede nasıl özgür bilim yapılabilir. Bunu husus Cumhurbaşkanı’nın takdirlerine sunulur.
Cumhurbaşkanı’nın takdirlerine sunduğum ikinci olay da şu: İstanbul Üniversitesi’nin Beyazıt’taki fakülte, yüksekokul ve idari binalarında polis bir yıl süreyle istediği zaman ve gerekçe göstermeden öğrencileri arayabilecek. Rektörlük mahkeme tarafından alınan “Önleme Araması” kararının hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı bir uygulama olmadığını savunuyor. Rektör Vekili Prof. Dr. Ahmet Gökçen kararın gerekçesini “Öğrenci olaylarının Avrupa’da tırmanışa geçmesi” olarak gösteriyor. Cumhurbaşkanı da bilim insanı. O da zaman zaman üniversitelerin özgür düşüncenin ve özgür bilimin yuvaları olduğunu söylüyor. Ancak atadığı bu rektörlerin dünya görüşleri hiç de Cumhurbaşkanı’nın söylemleriyle uyuşmuyor.
Merak ettiğim bir konu daha var. Cumhurbaşkanı Gül, TÜBİTAK ödülüne layık gördüğü Prof. Dr. Seza Özen’in törende yaptığı şu konuşma konusunda acaba ne düşünüyor? Çocuk hastalıkları profesörü Dr. Seza Özen’in çarpıcı sözleri şöyle: “Annem gibi ben de Cumhuriyet’in aydınlanma devriminin yerleştirdiği kadın politikasının sonucu olarak akademik yaşamımın hiçbir aşamasında ayrımcılık yaşamadım. Umarım kızım da benzer ortamlarda ülkemize katkı yapacaktır. Ancak 2010’lu yıllarda kadın modelinin erkeğinin arkasında duran, üretime katılmayan bir şekle döndüğünü görüyorum.”
Bakan istihareye yatmış
KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay istihareye yatıp rüyasında kendisini denizde yüzerken görmüş... Sabah “Bugün güzel bir haber alacağım herhalde” demiş. O gün Maliye Bakanı Mehmet Şimşek aramış ve müjdeyi vermiş: “Topkapı’nın bahçesinde Savunma Bakanlığı’nca depo olarak kullanılan tarihi binalar boşaltılıp 3 ay içinde sizin bakanlığınıza devredilecek.” Günay bu habere çok sevinmiş çünkü uzun zamandan beri bu binaları devralıp restore ettirdikten sonra müzeye dönüştürmeyi istiyormuş. Bu güzel isteği gerçekleştirdiği için Bakan Günay’ı kutluyorum. Ama kendisinden bir şey rica ediyorum. Sayın Bakan bir de Atatürk Kültür Merkezi için istihareye yatsa... Bakarsınız AKM de kurtulup sanat etkinliklerine açılır.