Gül, Toptan ve Erdoğan neredeler?

YAZIK, çok yazık! Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarikatların, cemaatlerin eline bırakıldı.

Ben bugün geçen hafta Cemal Reşit Rey’de izlediğim "Band-O-Neon" grubunun verdiği harika konseri yazacaktım.

Tango’yu, Tango’nun yaşamımızın unutulmaz anlarında yarattığı sihirli dokunuşları anlatacaktım.

Bandoneon’un, kemanların tınılarından süzülüp gönülleri ateşleyen, aşkı, tutkuyu, kıskançlığı, nefreti anlatan o büyüleyici müziğin nasıl ruhlarımıza dolduğunu anlatacaktım.

Ama bir türlü olmadı.

Ülkemde birbiri ardına patlayan karanlık tezgáhlardan, akıl ve mantık dışı kindarlıklardan başımı kaldıramadım.

Tarikatların, cemaatlerin yönlendirmesi ile evleri basılan...

Haşin bir kabalıkla gözaltına alınan...

Saatlerce nezarethanelerde aşağılanan...

Tutuklanıp içeri tıkılan aydın insanlara reva görülen kin operasyonlarına içimde yükselen isyan duygusundan kurtulamadım.

* * *

Hüseyin Çelik...

Lütfen bu adı belleklerinizden hiç silinmeyecek şekilde ezberleyin.

Bu insan, Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitimi yöneten Milli Eğitim Bakanı’dır.

Ama Türk eğitimine ömürlerini vermiş olan rektörlerin, profesörlerin "Terör örgütüne üye olmak" gibi bir saçma suçlamadan tutuklanmaları onun vicdanında ufacık bir kıpırdanma bile yaratmadı.

Milli Eğitim Bakanı olarak dev bir üniversite yaratmış, dünya çapında bir bilim adamı olan Prof. Mehmet Haberal’ın tutuklanıp cezaevine tıkılması da onun umurunda olmadı...

Üniversitelerini tarikat ve cemaatlarin elinden kurtarıp çağdaş bilim kurumları haline getiren rektörlerin hücrelere atılması da onu hiç ama hiç ilgilendirmedi.

Binlerce çocuğu okula göndermek, onlara burs vererek cehaletten kurtarmak için ömrünü veren Prof. Türkan Saylan ve onunla aynı ideale özveriyle hizmet veren insanlara yapılanlar da Hüseyin Çelik’i ırgalamadı.

Tersine Mehmet Haberal’a moral vermek ve onun yanında olduğunu göstermek için havaalanına giden 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e "Bunu siyasi hayatında kara leke olarak görüyorum" diyerek, haddini fersah fersah aşmakta bir sakınca görmedi.

Bunu yapan, Türkiye Cumhuriyeti’nin felsefesi, idealleri ve değerleriyle barışık olmayan bir Milli Eğitim Bakanı’dır.

Böyle bir eğitim bakanı olabilir mi?

AKP’nin Türkiye’yi nereye getirdiğini düşünün.

* * *

Ülkede bu kadar olağandışı işler beceriliyor, birtakım saygın insanlar hedef seçilerek içeri tıkılıyor.

Ama ruhlarını, kalemlerini satmış sözde aydınlar ise bu yapılanlara isyan edeceklerine, yapılanları alkışlıyorlar.

Hatta içlerinden biri, Prof. Türkan Saylan için şöyle diyebilecek kadar uşaklık yapıyor:

"Türkan Saylan’a saygın deniyor. Kime göre saygın?"

Şimdi kafalardaki soru şu:

"Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan neredeler? Niye konuşmuyorlar? Niye gözlerini kapıyorlar, niye kulaklarını tıkıyorlar?"

Onlar işlerine gelmeyince görmezler, duymazlar, bilmezler...

Çünkü onlar Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cumhurbaşkanı, Meclis başkanı, başbakanıdırlar.

Ülkesini seven, ülkesi için endişeler içinde olanların değil...
Yazarın Tüm Yazıları