ÖNCE Milli Nizam Partisi kapatıldı. Gerekçe, "Laiklik için tehlike olan eylemlerin odağı olmak"tı.
Yerine Milli Selamet Partisi kuruldu.
MSP, CHP ile koalisyon kurarak iktidar ortağı oldu.
Ama MSP de kapatıldı. Gerekçe aynıydı.
MSP yerine Refah Partisi kuruldu.
RP, Doğru Yol Partisi ile ortaklık yaptı ve Erbakan Başbakan oldu.
RP de aynı gerekçelerle kapatıldı.
Arkasından Fazilet Partisi kuruldu.
FP’yi de aynı son bekliyordu. O da kapatılmaktan kurtulamadı.
Sonunda FP içinde bir grup baktı ki bu iş yürümüyor, ayrılıp AKP’yi kurdu.
Yeni partinin ağır topları Erdoğan, Gül, Arınç ve Şener’di.
Dördü de her fırsatta ellerine sarıldıkları "muhterem hocalarını" bırakıp kendi yürüyüşlerini başlattılar.
* * *
Oturup kendilerine bir yol haritası çizdiler ve çok önemli bir karar aldılar:
"Artık rejimle kavga etmeyeceğiz."
Hızla "Milli Görüş gömleğini çıkardık" diyerek parti programını hazırladılar.
Ama iktidarı kucaklarında bulunca programı unuttular.
İlkeler, kararlar, hedefler, hepsi, hepsi programın sayfalarında kaldı.
"Çıkardık" dedikleri "Milli Görüş gömleğini" yeniden giydiler.
İktidarlarının ilk döneminde pek bulaşmak istemedikleri türbanı yüzde 47’den sonra üniversitelere sokmak için Anayasa’yı değiştirdiler.
"Sosyal yaşama kesinlikle karışmayacağız" diye söz vermişlerdi. Ama sözlerini çiğnediler.
Acele etmeden, herkesi uyutacaklarını sanarak günlük yaşamı Arap ülkelerinin çizgisine doğru çektiler.
İçki yasaklarını yaygınlaştırdılar.
Giyim kuşama karışmanın söz konusu olmadığını söylediler ama kadınların örtünmesi için her türlü baskı yöntemini uyguladılar.
Parti toplantılarında harem selamlık oturma şeklini uyguladılar.
İnanılmaz bir kadrolaşmaya gittiler.
Devletin en kritik makamlarına getirdikleri kişilerin liyakatine değil, eşinin türbanlı olup olmadığına baktılar.
* * *
12 yıllık zorunlu eğitim projesini rafa kaldırdılar.
Çağdaş eğitimin içine din eğitimini sokmak için her türlü yolu kullandılar.
İmam hatiplere ve Kuran kurslarına her türlü desteği verdiler.
Üniversiteleri ele geçirmek, buraları kendi dünya görüşlerine uygun hale getirmek için her yolu denediler.
İş álemini "Müslümanlar ve öbürleri" diye ikiye böldüler.
Medyayı ele geçirmek için her fırsatı kullandılar.
İslamiyet’in kutsal günlerinin kandillerle kutlanmasıyla yetinmeyip "Kutlu Doğum Haftası" diye hiçbir İslam ülkesinde olmayan bir hafta icat ettiler.
Bunu okullar dahil bütün Türkiye’ye yaydılar.
Dini ayin şeklindeki kutlamaları parti olarak düzenlediler. Bu toplantılara Başbakan, bakan ve milletvekilleri katıldı.
Ve sonunda onlar da "laikliğe karşı eylemlerin odağı" olmaktan kurtulamadılar.
MNP, MSP, RP ve FP gibi onlar için de kapatma davası açıldı.
Şimdi oturup "Yanlışlarımız neler oldu, bunları nasıl düzeltiriz?" diye özeleştiri yapacaklarına ABD’de, AB ülkelerinde kapı kapı dolaşıp yardım istiyorlar.
En büyük yanlışları, yaşadıklarından ders almamaları oldu.