BİZİM savcılar yıllardır birlikte yatıp, birlikte kalktığımız "Ergenekon" örgütünün adını bir günde "Agarta"ya döndürüverdiler.
Savcılar adını ne koyarlarsa koysunlar, soruşturma tam bir kara mizaha dönüştü.
İş o kadar dallanıp budaklandırıldı ki herkesi dehşetli bir korku sardı.
Bu korku, döndü dolaştı, iktidar partisini bile vurdu.
Baksanıza ters bir rüzgár esse Başbakan evinden dışarı çıkamıyor.
Programı gizleniyor, hatta gazetecilere yanlış bilgi veriliyor.
Başbakan’ın cuma namazını kılmak için gittiği caminin kubbelerine bile keskin nişancılar yerleştiriliyor.
Yurtdışında da böyle.
Başbakan nereye giderse partisinin kapatılmasını önlemek için yabancı devlet adamlarından destek arıyor.
Örneğin Paris’e gitmeden önce Egemen Bağış’ı yollayıp devlet başkanlarına partisinin kapatılmaması için mesajlar vermelerini sağlamak amacıyla kulis yaptırıyor.
* * *
Bu kulislere Avrupa’daki Milli Görüş Teşkilatı yanlısı kuruluşlar, işadamları ve özel olarak görevlendirilen kişiler bütün güçleriyle katılıyor.
Erdoğan’ın Akdeniz Zirvesi toplantıları sırasında bir araya geldiği liderlerle yaptığı görüşmelerde tercümanlığı Egemen Bağış’ın üstlendiğini zirveyi izleyen meslektaşlardan öğreniyoruz.
Kapatma davası ile ilgili olarak kulis yapmaya zorlanan Avrupa’daki bazı Türk işadamları isyan etme noktasına çoktan gelmişler.
Bir işadamı gazetecilere şöyle dert yanıyor:
"Bu kadarı da fazla, kendi devletimiz aleyhinde açıklama yaptırmak istiyorlar, bunu yapamayacağımı söyledim."
AKP’nin bu korkusu, bu endişesi niye?
* * *
Bence yaşadığımız anormalliği en iyi özetleyen haber dünkü Posta’daydı.
Haber şöyle:
"Şovmen Ata Demirer, Ergenekon olayından sonra annesi Ayten Kaçar’ın kendisini telefonla arayıp uyardığını söyledi.Ata’nın söylediğine göre anne Ayten Kaçar oğluna ’Gösterinde birkaç siyasi espri var ya oğlum, ne olur onları şovundan çıkar. Bak etraf çok tehlikeli başına bir iş gelmesin’ demiş. Ata ’Annem Ergenekon’dan öyle korktu ki, espriler yüzünden başıma bir iş gelmesin diye sürekli uyarıp duruyor’ diyor."
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin dün yaptığı açıklamada yasalar izin vermediği için iddianamenin içeriğine değinemedi.
Ama soruşturmadan sorumlu olan savcı Zekeriya Öz gazetecilere iddianamenin en önemli bölümlerini açıkladı.
Bu nasıl iştir?
Başsavcı yasaya uyuyor, savcı ise yasa masa dinlemiyor.
Bakalım başsavcının tutumu ne olacak?
İddianame henüz açıklanmadı ama savcının verdiği bilgilere göre Türkiye’de yıllardan beri eylem koyan hemen hemen bütün örgütler ve işledikleri suçlar iddianameye sokulmuş.
Belli ki savcılar örgütün kökenini 600 yıl önceye dayandıracak kadar işi abartmışlar.
Aylardan beri darbe örgütü diye sunulan Ergenekon son anda terör örgütü olarak tanımlandı.
Bir sürpriz de Özden Örnek Paşa’nın "Bana ait değil" dediği ama bir türlü anlatamadığı "Darbe Günlükleri"nin iddianamede olmaması.
Sanırım Savcı Zekeriya Öz bugüne kadar pek önemsemediği, ciddiye almadığı "Darbe Günlükleri"ni iki paşayı suçlayabilmek için saklıyor olabilir.