GÖZDEN kaçtı, Başbakan Erdoğan Davos toplantısına gitmeden önce son grup toplantısında Gazze’deki insanlık dramına değinmiş, şöyle demişti:
"Bu süreç içerisinde beni en çok üzen şey şu olmuştur.Sayın Peres, bazı özel görüşmelerimizde hep ’Demokrasi özelleştirilmelidir, barış özelleştirilmelidir’ demiştir.Bu olaylar olduğu zaman kendi kendime sordum ve perşembe günü Davos’ta aynı oturumda bir arada olacağız.
Orada ben bunu kendisine soracağım.Demokrasinin özelleştirilmesini savunmuştunuz, herhalde bundan daha devletleştirilmiş bir demokrasi olmaz.Tamamen totaliter, otoriter bir mantıkla yapılmış harekát.Herhalde ruhunda otoriter ve totaliter bir yapının olduğu barış anlayışı ve özlemi olmaz."
Yaşanacakları bilmediğimiz için bu sözlerin üzerinde o gün pek durmamıştık.
Ama Davos’taki tartışmadan sonra söylenen sözler özel bir anlam kazandı.
Tayyip Bey o gün, AKP’li arkadaşlarına Davos’ta Peres’e İsrail saldırılarının hesabını soracağını açık açık söylemişti.
Nitekim olay panelin düzenlenmesini de Davos’un patronu Shwap’tan bizzat kendisinin istediğini biliyoruz.
Belli ki, Erdoğan, orada Peres’e bir çıkış yapmayı daha gitmeden önce kafasında planlamış.
* * *
Gerek Peres, gerekse moderatörlük yapan Amerikalı gazeteci, panelin sonunda gençliğinde futbol oynayan Erdoğan’a istediğinden de güzel toplar kaldırdılar.
O da fırsatı kaçırmayarak bu topları filelere yolladı ve "Davos fatihi" unvanını kazandı.
Yalnız unutmayalım ki, Erdoğan’ın "Davos fatihliği" Batı’da zerre kadar geçerli değildir.
Tersine Batı’da Davos’taki görüntü Erdoğan’ı ve Türkiye’yi İran ve Hamas çizgisine oturtmuştur.
Bunun Türkiye’nin yararına olacağını beklemek dünyayı hiç tanımamak demektir.
Ama Erdoğan’ın çıkışının Türkiye’de ve Arap dünyasında büyük iş yaptığı da bir gerçektir.
Yalnız şunu da akıldan çıkarmamak gerekir.
"Davos kahramanlığı"nın geçerli olduğu coğrafyalarda zeminler son derece kaygandır.
Bugün sizi alkışlayan eller, yarın en ufak ters bir olayda size karşı sallanan yumruklara dönüşüverir.
* * *
Türkiye’nin bugün karşı karşıya olduğu yaşamsal sorunların tümü Davos’la birlikte unutuluverdi.
Hükümet ya aldırmıyor, ya da farkında değil ama durum vahimdir.
Ekonomi giderek kötüleşiyor.
İhracat yüzde 28 düştü.
Otomotiv’de ve otomotiv yan sanayiinde işten çıkarılanların sayısı 50 bini buldu.
Önümüzdeki günlerde bir 50 bin kişinin daha işsiz kalması bekleniyor.
Öteki sektörlerde de durum aynı.
İşsizlik hemen her alanda çığ gibi büyüyor. Yarın evine ekmek götüremeyen bu çaresiz insanlar sokaklara dökülecek.
Hükümet ise bunlara aldırmıyor, sadece ve sadece seçimi düşünüyor.
Seçimde yapacağı harcamalara sınır gelmesin diye IMF ile anlaşma görüşmelerini uzatıyor.
Bu da ekonomideki belirsizliği daha da derinleştiriyor.
Seçimde oy toplamak için milyonlarca ton kömür, koli koli yiyecek, bol bol para ve kaçak binalara tapu dağıtıyor.