Avrupa’yı boydan boya hallaç pamuğu gibi atan Hitler’in orduları 27 Nisan’da Yunanistan’a girip yıldırım hızıyla bu ülkeyi işgal ediyor.
Türkiye Cumhurbaşkanı İsmet İnönü diken üstünde. Hitler’in Türkiye’yi işgale kalkmaması için ince ve kararlı bir politika sürdürüyor. Ancak aylar ilerledikçe Yunanistan’da büyük bir kıtlık başlıyor. Türkiye Hitler’in tehditlerine aldırmadan Yunanistan’a yardım gönderilmesine karar veriyor. Kurtuluş gemisine eldeki olanaklar ölçüsünde gıda malzemesi yükleniyor ve gemi bir sabah Karaköy Limanı’ndan Yunanistan’a gitmek için demir alıyor. Yunanlıların dört gözle beklediği gemi Pire Limanı’na vardığında, ağır Alman bombardımanından limanın gemi mezarlığına döndüğünü görüyor. Usta manevralarla batıklar arasından sıyrılarak limana yanaşıyor ve getirdiği yiyecek malzemesini boşaltıyor. İki yıl süreyle Kurtuluş gemisini Yunanlılar dört gözle bekliyorlar. Çünkü bu süre içinde Türk gemisi tam 4 kez Yunanistan’a her türlü tehlikeyi göze alarak yardım götürüyor. Bütün dünya Hitler’in şerrinden korkarken Türkiye Cumhuriyeti hükümeti Yunanistan’a yardım elini uzatmaktan çekinmiyor. Bunu yapan da Başbakan Erdoğan’ın faşistlikle suçladığı CHP hükümeti ile Hitler’e benzettiği Cumhurbaşkanı Milli Şef İsmet İnönü’dür. Yunanlıların yardım meleği Kurtuluş, 20 Şubat 1942’de Yunanistan’a 5’inci seferini yaparken Marmara Adası açıklarında kayalara çarparak 2 bin ton gıda ile sulara gömülüyor. * * * Bugün de Türk denizcileri zor günler yaşayan Yunanlılara destek olmak için kendi sıkıntılarına aldırmadan onların yanında yer alıyorlar. Bu kez de Pire Limanı’na Ankara gemisi ile demir atıyorlar. Posidonia Deniz Ticaret Fuarı’na katılarak onlara dostluk ellerini uzatıyorlar. Ege Denizi iki yakasındaki Türk ve Yunan halklarının dost olmalarını zorunlu kılıyor. Çünkü deniz, ayrılık gayrılık tanımıyor. Çünkü denize ne yaparsanız yapın sınır çekilemiyor, duvar örülemiyor. Çünkü dostluk ve kardeşlik denizin kuralıdır. Denizin kutsal büyüsü kültür ve din farkını da ortadan kaldırıyor. Deniz, iki yakasındaki insanlara cömertçe sunduğu nimetlerini eşit şekilde paylaştırıyor. Güzel ve kutsal Ege, lacivert sularıyla iki halkın yazgısını barış ve kardeşlikte birleştiriyor. * * * Bir armatör şöyle diyor: “Biz deniz ülkesiyiz ama denizci ülke değiliz. Yunanlılar ise denizci bir ülke.” Armatörlerin hemen hemen tamamı Doğu Karadenizlidir. Çünkü doğa insanı denize mahkûm eder. Bir Rizeli, arkadaşına memleketinin güzelliklerini, bereketini anlatıyormuş. Arkadaşı, “Yahu ne bu kadar övüyorsun. Altı üstü küçücük bir il” demiş. Rizeli, öfkenmiş ve şöyle yanıtlamış arkadaşını: “Sen Rize’nin küçük göründüğüne bakma, bir ütüle de gör onun ne kadar büyük olduğunu.” Gerçekten de Doğu Kara-deniz’de düzlük bulmak zordur. Çaycılık dimdik yamaçlarda yapılır. Onun için Karadeniz’in insanı denize mahkûmdur. Tıpkı Ege’nin iki ülkeyi barış ve kardeşliğe mahkûm ettiği gibi.