Duayen politikacının Al Capone şaşkınlığı

Telefondaki ses, soluk soluğaydı.

Selam kelam faslını atlayarak şaşkınlık içinde sordu:

- Başbakan’ın Wall Street Journal’e dedikleri doğru mu?

Haberin Devamı

- Evet maalesef doğru?

- Nasıl olur? Bir başbakan dünyanın en ciddi gazetelerinden birine nasıl böyle bir demeç verir.


- Tayyip Bey verir.


- Allah allah... İnanılmaz... Dehşet verici bir olay...


Şaşkınlığı bu kez endişeye dönüştü.


Yine selamı kelamı unutarak telefonu kapatıverdi.


Bu konuşmayı yaptığımız kişi yıllardan beri tanıdığım saygın eski bir politikacıydı.


Politikaya öğrencilik yıllarında bulaşmış, yıllarca TBMM’de milletvekilliği yapmış, çeşitli bakanlıklarda bulunmuş bir insandı.


Sesinden, ülke yönetimindeki deneyimleri ışığında Türkiye için büyük bir endişeye, hatta paniğe kapıldığı anlaşılıyordu.

* * *

Doğrusunu söylemek gerekirse ben de Vall Street Journal’deki demeci okuyunca aynı duygular içine sürüklendim.

Haberin Devamı


Demokratik bir ülkenin başbakanı, yıllardan beri vergi rekortmeni olan, binlerce insana istihdam olanağı sağlayan, yasadışı bir tek işe girmeyen, yurtiçinde ve dışında son derece saygın durumdaki bir işadamını nasıl olur da dünyanın gelmiş geçmiş en azılı gangsterine benzetebilir?


Ülkesinin çok önemli bir işadamı olan Aydın Doğan’ı nasıl olur da cinayetler işleyen, işleten, haraç alan, yasadışı her türlü işe giren bir katille aynı kefeye koyabilir?


Bu demeç Başbakan’a yakışmamıştır.


Hayrettir, Başbakan vicdanında tartmadan bu sözleri nasıl söyleyebildi? Bu ülkenin aklı, mantığı olan hangi bireyi Başbakan’ın bu sözleri karşında paniğe kapılmaz?


Ülkesi adına, çocuklarının geleceği adına nasıl kapkara bir karamsarlığa sürüklenmez?


Galiba Türkiye’de sözün bittiği noktaya geldik.

* * *

Siyasi yaşamında kader birliği ettiği arkadaşı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sözlerini Başbakan Erdoğan’a bir kez daha hatırlatmak istiyorum.


Cumhurbaşkanı bile Meclis’in açılışında yaptığı konuşmada hükümeti uyarmak ihtiyacı duyuyor.


Cumhurbaşkanı Gül’ün şu sözlerini Erdoğan’ın bir kez daha okuması sanırım yararlı olur:

“Demokrasilerde hükümetler çoğunluğun iradesiyle kurulur ama, yönetim yetkileri sınırsız değildir. Demokratik devlet farklı olanı tek kalıp içinde eritmez ve ötekileştirmez. Her bireyi, var olan değerleriyle birlikte koruması altına alır...

Haberin Devamı


Devlet bekası veya ulusal çıkar gibi kavramlar hukuksuzluğu ve keyfiliği haklılaştırmak için kullanılamaz. Geçmişte bu alanda yaşanmış bazı yanlışlıkların faturasını bugün hepimiz ödüyoruz. Devletin bir görünen, bir de görünmeyen yüzü olmaz. Devletin tek yüzü hukuktur...


Suçluluğu mahkeme kararıyla sabit oluncaya kadar hiç kimse suçlu ilan edilemez. Bu hakkın yaşadığımız olağan dönemde sıkça ihlal ediliyor olması üzücüdür.
Bu konuda tüm kesimlere özellikle medyamıza büyük sorumluluklar düşmektedir...


Kişilerin mahkeme salonlarından önce medyada yargılanıp mahkûm edilmeleri hukuk devleti anlayışıyla bağdaşmamaktadır...”                

Yazarın Tüm Yazıları