Eee... İşler tıkırında olduğu için keyifler de yerinde...
Göğsünü gere gere referandumda “evet” diyeceğini açıklayan sanatçılarımız işten işe, etkinlikten etkinliğe koşuyorlar. “Hayır” diyenler ise “bertaraf” olmuş vaziyette. Devletin etkinliklerinde yerlerini hızlı bir şekilde “evet”çilere terk ediyorlar. Son derece doğal... Dik duruşların, eğilmemenin faturası ağır olur bu ülkede. İktidarın hışmına uğramak istemeyenler “hayır” deme cüretini gösteren sanatçıya iş değil, selam bile vermezler. Yalnız burada benim kafamı karıştıran bir gelişme oldu. Hülya Avşar keskin bir “evet”çiydi. Ama ne olduysa geçen gün kararsız bir tutum takındı. Gazetecilere şöyle dedi: “Henüz karar vermedim. Çalışılması gereken bir ders. Son güne kadar çalışacağım. Henüz daha maddeleri tek tek sindirmiş değilim. Açıkçası çok da ne olduğunu anlamış değilim. İki güne kadar belirlenir diye düşünüyorum.” Hülya Hanım böyle diyor ama sonuç tahmini ise “evet”. * * * Hülya Hanım bu önemli açıklamalarını Türkiye İş Kadınları Derneği’nin Pakistan’a yardım amacıyla düzenlediği toplantıda yaptı. Toplantının önderliğini yapan Emine Erdoğan’ın masasında oturuyordu. Gazetecilerin Fazıl Say’ın Sezen Aksu’nun şarkı söylerken sürekli detone olduğunu belirtmesini de gevezelik olarak yorumladı. Hülya Hanım haklı... Fazıl Say müzikten ne anlar, gevezelik ediyor işte! Burası Türkiye, burada insanlar kendilerinin ne olduğunu bilmiyor. Örneğin dünyanın en riskli kentinin üzerinde oturuyoruz. Altımıza Tanrı’nın yerleştirdiği atom bombası her an patlayıp bu güzelim kenti yerle bir edecek. Binlerce çürük apartman yıkılacak. Yüz binlerce insan ölecek. İstanbul bitecek. İstanbul’la birlikte Türkiye de bitecek. Bunun bilincine 11 yıldır bir türlü varamadık. Bu felaketi yaşayacağız. Bundan kaçış yok. Bugün veya yarın İstanbul yerle bir olacak. Şaşılacak bir şekilde kimsenin umurunda değil. Depreme karşı hiçbir önlem almadan, kafamızı kuma gömmüş ölümü bekliyoruz. Başka ülkelerdeki felaketlere gösterdiğimiz duyarlılığın milyonda birini kendimiz için göstermiyoruz. Bile bile intihara koşuyoruz. * * * Ne zamandır her şeyi bir kenara bırakıp referandum için yırtınıp duruyoruz. Hem de Hülya Hanım’ın dediği gibi ne olduğunu anlamadan “evet”çi, “hayır”cı diye bölünüyoruz. AKP’nin bu ülkeye yaptığı en büyük kötülük bu. Anayasalar halkı bölmek için değil, belli ilke ve değerler etrafında birleştirmek, bütünleştirmek için yapılır. Bizde tersi oluyor. Bu tehlikeli gidiş AKP’nin umurunda bile değil. Tayyip Bey ve arkadaşlarının bütün derdi yargıyı kendi vesayetleri altına almak. Onlar için sadece iki madde önemli. Geriye kalan ve hiçbir işlevi olmayan maddeler ise yargıyı esir almak için düzenlenmiş bu iki maddeyi halka yutturmak amacıyla pakete süsleme olarak konmuş. Kamer Genç’in yorumu ilginç: “Kendini sosyalist olarak tanımlayan bazı yazar ve sanatçılar taslağın içeriğini kavrayamıyorlar, bu nedenle de işin vahametini anlayamıyorlar.” Anlıyorlar, anlıyorlar Sayın Genç. Bazı sanatçılar da anlıyor, bazı işadamları da... Ne yapalım ki bizim toplumumuz böyle. Kişisel çıkarlar daima ülke çıkarlarının önünde yer alıyor.