Paylaş
Birinci Ordu Karargâhı olan tarihi Selimiye Kışlası’nda Sıkıyönetim Mahkemeleri devam ediyordu.
Ben o dönemde Milliyet’te çalışıyordum ve sıkıyönetim davalarını izliyordum.
Bir gün Türkiye Komünist Partisi Davası’nın duruşmasında gazeteci arkadaşımız Tanju Cılızoğlu savunmasını yapıyordu.
Tanju savunmasına henüz yeni başlamıştı ki, savunmanın sayfalarca olduğunu gören mahkeme başkanı askeri yargıç araya girdi:
“Sayın Cılızoğlu, isterseniz savunmanızı okumayıp yazılı olarak verin. Zaman kazanalım çünkü sanık arkadaşlarınız tahliyelerini bekliyorlar.”
Tanju, askeri yargıcın bu önerisini sevinerek kabul etti ve savunmasını okumadan mahkemeye verdi.
Tanju’dan sonraki sanıklar da aynı yöntemi izlediler ve savunmalar kısa zamanda bitirildi.
Arkasından tahliyeler geldi ve anımsadığım kadarıyla davada kimse de mahkûm olmadı.
Askeri yargıç müdahale etmeseydi ve savunmaların okunarak yargılamanın uzamasına engel olmasaydı, sanıklar tahliye için uzun bir süre daha cezaevinde kalacaklardı.
* * *
Bu olayı, Silivri Cezaevi’ndeki özel mahkemeleri izlerken ve oradaki sanıkların adalet bulamamaktan yakınmalarını dinlerken anımsadım.
Cumhuriyetçi aydınları içeri tıkan anlayışın özel yetkili mahkemelerinin, 12 Eylül askeri mahkemeleri kadar bile sanığın tutuksuz yargılanma hakkına saygı göstemediğine 40 yıl sonra tanık oldum.
Mehmet Haberal, Fatih Hilmioğlu, Tuncay Özkan, Mustafa Balbay, aydınlar, askerler, terör örgütü üyesi ya da yöneticisi yaftaları yapıştırılarak siyasi olarak içerde tutuluyorlar.
DGM’lerin devamı olan bu özel mahkemeler, çağdaş hukuka aykırı olarak tutuklamayı kural haline getirerek cezaya dönüştürüyorlar.
Bu nedenle Silivri yargıç ve savcılarının yargılamaları kinle yürüttükleri konusunda toplumda ve hukuk adamları arasındaki yargı giderek genişliyor.
Bu da toplumda hem adalete olan güveni sarsıyor, hem de Türkiye’yi hukuk devleti olma özelliğinden giderek koparıyor.
Bu yargılamalar büyük olasılıkla fiyaskoyla sonuçlanacak ama hukuk devleti çok ağır yara alacak.
Bu hukukun çiğnendiği kapkara dönem de AKP iktidarının tarihsel sicine silinmemek üzere işlenecek.
* * *
Önceki gün Silivri’den nasıl olduysa tahliye edilen bir sanığın serbest bırakıldığı andaki duygularıyla söylediği sözler ilginç:
“Sarıkamış’a gezmeye gittim. Halkı isyana teşvik ettiğim gerekçesiyle, terörist diye tutuklandım. Hiç suçum yokken 19 ay boşu boşuna yattım. Burası yangın yeri.”
Silivri zindanında tutuklu bulunan ve terörist olarak suçlananların çoğu aynı şekilde suçlarını bilmeden yatırılıyorlar.
Bedrettin Dalan’ın bir numaralı, Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek’in iki numaralı sanık olduğu toplam yedi sanıklı iddianamede akıl almaz suçlamalara yer veriliyor.
Dalan ve Çiçek hakkında “Türkiye cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek” iddiasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.
Dalan ve Çicek bunu kimle yapacak?
Topu topu 7 kişiyle...
İnsaf!..
Paylaş