Bu ne kin, bu ne büyük nefret

ÜLKEYİ yönetenlere yakışmayacak bu düşmanca davranışı üzüntüyle izledik.

Bir baş sağlığı bile dilemediler...

Cenazeye bir bakan bile gelmedi.

Bu kadar dışlanması, bu kadar nefret edilmesi için Türkan Saylan’ın suçu neydi?

Ömrünü insan sağlığına, cehaletle savaşmaya adamak mı?

Toplumdan dışlanan cüzam hastalarına yardım elini uzatıp, onları tedavi etmek mi?

Feodalitenin tutsağı olan cahil insanları ikna edip kız çocuklarını okula göndermelerini sağlamak, onları karanlıktan kurtarmak mı?

Tarikatların, cemaatlerin karanlığa mahkûm etmek istediği yavrulara aydınlık, pırıl pırıl bir pencere açmak mı?

Bunları yaptığı için mi bu kin, bu nefret?

Bu kadar iftira, bu kadar eziyet.

Sabahın köründe evinin polis tarafından basılması, her şeyine el konması, hasta hasta saatlerce ifadesinin alınması cehaletle boğuştuğu için miydi?

Bütün bu yapılanlar hangi insanlığa, hangi vicdana sığar?

* * *

Hadi hükümeti geçtik.

Ya kendini bütün milletin cumhurbaşkanı ilan eden Gül?

O neredeydi?

Kendini sevdirmek için herkese mavi boncuk dağıtan, Çankaya’da sofralar kuran Cumhurbaşkanı bir başsağlığı mesajı da mı yayınlayamazdı?

Cenazenin ertesi günkü gazetelere hüzünle baktım.

Dinci gazetelerin tutumları malum. Onların üzerinde bile durmadım.

Yandaş gazeteler de onlardan aşağı değildi. Onları da geçtim.

Topluma mal olmuş bu seçkin insanın ölümünü bile görmemeye çalıştılar.

Onlarda da aynı kin ve nefret...

Aslında cenazede konuşan imamın söyledikleri hepsine verilen en anlamlı yanıttı.

Ama anlamadılar.

Ruhlarını saran kin ve nefret o kadar güçlü ki...

Bu kadar kin ve nefreti, bu kadar sevgisizliği, bu kadar düşmanlığı dilerim Allah affeder.

* * *

Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan’ın nasıl her şeyi kendi açılarından gördüklerine bir örnek daha vermek istiyorum.

Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi kararını değerlendirmeleri çok ilginç.

Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı kendisini savunmak zorunda kalıyor.

Düşündürücü ve hazin bir durum.

Milletvekili dokunulmazlığı sayesinde hakkındaki davalarda yargılanmaktan kurtulan Erdoğan ise karar için "Anlamakta zorlanıyorum" diyor.

Anlamakta zorlanan Başbakan’a soruyorum:

Türkan Saylan’ın evinin sabahın köründe basılıp talan edilmesini, hastaneden çıkarılıp sorgulanmasını anlamakta zorlanmıyor musunuz?

Ya saygın bilim adamlarının, gazetecilerin, yazarların sırf muhalifler diye somut delil gösterilmeden, hukukçuların "Kabul edilemez" olarak tanımladığı bir iddianameyle suçlanıp cezaevine tıkılmalarını...

Almanya’nın yargılayıp mahkûm ettiği Deniz Feneri çetesinin Türkiye uzantıları için hálá yargılamanın başlamamasını da anlamakta zorlanmıyor mu Başbakan?

Bilmem Başbakan Erdoğan bu sorulara vicdanında bir yanıt bulabilir mi?
Yazarın Tüm Yazıları