MERAK ediyorum, AB'nin üyelik için koyduğu siyasal ölçütlerin yerine getirilmesi durumunda ülkenin bölüneceği vehmine kapılanlar, Yunanistan ile Bulgaristan'daki gelişmeleri acaba izliyorlar mı?
Eğer izliyorlarsa bu iki ülkedeki Türk kökenli insanlar üzerinde üç-beş yıl öncesine kadar süren baskıların ortadan kalktığını göreceklerdir.
Hem Yunanistan'da hem de Bulgaristan'da Türk azınlığın yönetimden kaynaklanan şikáyetleri kalmamıştır.
O kadar ki, bir zamanlar Bulgaristan'dan ölümü göze alarak kaçıp Türkiye'ye sığınan insanlar, artık doğup büyüdükleri bu ülkede rahat bir yaşam sürmektedir.
Hatta o dönemde Türkiye'ye gelip yerleşen yurttaşlarımız bugün Bulgar vatandaşlığı hakkını da almak için büyük çaba harcamaktadırlar.
Yunanistan'da da durum buna yakındır. Orada yaşayan Türk kökenli insanlar da rahat bir yaşam sürmektedirler.
Peki bu nasıl olmuştur?
Bunun nedeni bellidir: Avrupa Birliği...
Çünkü hem Yunanistan hem Bulgaristan, Avrupa Birliği'ne girmek için siyasal ölçütleri yerine getirmiş, bu sayede de eksiksiz bir demokrasiye kavuşmuşlardır.
Bu iki ülkede Avrupa Birliği'nin koyduğu siyasal ölçütler bölünmeyi getirmemiş, tersine birliği, beraberliği güçlendirmiştir.
Kafalarından bölünme vehimlerini atamayanlar bu iki ülkeyi ciddi olarak izlemelidirler.
* * *
Bu nokta gerçekten çok önemli. Bölünme vehimleri ve politik hesaplar yüzünden Sevilla'da önemli bir fırsatı heba ettik.
MHP ile muhalefet partileri ülke çıkarlarının kendilerine yüklediği sorumluluğu yüreklerinde duysalardı Sevilla zirvesinde işi büyük ölçüde bitirebilirdik.
Çünkü Cumhurbaşkanı Sezer ile Dışişleri Bakanı Cem siyasi ölçütlerin tamamını yerine getirmiş bir ülkenin yöneticileri olarak giderlerdi Sevilla'ya...
O zaman da oradaki hava bambaşka olurdu Türkiye için...
Ama olmadı. Ölçütleri yerine getirememiş bir ülke olarak katıldık zirveye.
Daha kötüsü, bu ölçütleri yerine getirecek ortak iradeye sahip olamayan bir ülke görüntüsü verdik.
Buna rağmen Sevilla'dan yine de teşvik edici açıklamalar çıktı.
Bizdeki malum kafalar bunun bile değerini anlayamadılar.
MHP idamın kaldırılmasına ve anadille ilgili hakların sağlanmasına karşı çıkarak oy toplamayı hesaplıyor.
Tansu Hanım da öyle. O ayrıca ortaklar arasındaki görüş ayrılığını körükleyerek hükümeti devirmeyi düşünüyor.
AKP ile SP ise her zamanki gibi güven vermeyen politikalar uyguluyor.
Sonuç, siyasiler bir noktada buluşamıyor.
* * *
Bu kafalarla, bu ilkesizlik ve sorumsuzlukla Avrupa Birliği eşiğini atlamamız konusunda umutlar da giderek zayıflıyor.
Bundan sonra işimiz bir mucizenin gerçekleşmesine kaldı.
Ecevit'in durumu da umutları ciddi olarak olumsuza sürüklüyor.
Bir de felaket çığırtkanları var.
Onlar da bir başka álem. Sabahın köründe başlıyorlar ‘‘Ülke batıyor... Mahvoluyoruz...’’ diye bağırıp çağırmaya...
Bakıyorsunuz bu bağıranların ya nasırına basılmış, ya da kameralar karşısında şov yapma merakı depreşmiş.
Sonuç: Bu talihsiz ülke, insanının sorumsuzluğu yüzünden makus talihini bir türlü yenemiyor.