ARAŞTIRMAYI yapan, merkezi Washington’da bulunan bağımsız Amerikan Pew şirketi.
Pew, "Küresel Eğilimler Projesi" kapsamındaki bu projeyi 42 ülkede gerçekleştirdi.
45 bin 239 denekle konuşuldu.
Araştırmanın yapıldığı ülkelerden biri de Türkiye.
Sonuçlar bizim açımızdan kaygı verici:
"2007’de ülkemizde laikliği savunanların oranı yüzde 55.
Bu oran 2002 yılındaki araştırmada yüzde 73’tü."
Pew, AKP iktidarı döneminde laiklik konusunda ciddi bir gerileme olduğuna dikkat çekiyor.
Şeriat kurallarının geçerli olduğu Pakistan’da ise laikliğe verilen destek 5 yılda yüzde 33’ten yüzde 48’e yükseldi.
Araştırmanın ortaya koyduğu çarpıcı gerçek şu:
"Laikliğin özümsenmesi Türkiye’de geriliyor, Pakistan’da ise yükseliyor."
* * *
Aynı araştırmadan bir iki çarpıcı bulgu daha verelim.
Ülkemizde halkın yüzde 93’ü "Tesettüre girip girmemek kadının tercihidir" diyor.
Rapora göre Türkiye Müslüman ülkelerde bu konuda en yüksek orana sahip.
Demokrasinin işleyebileceğine inananların oranı ise sadece yüzde 31.
Oysa 2002’de bu oran yüzde 50’nin üzerindeydi.
Toplumumuzun yarısı medyanın devlet tarafından sansürlenmesinde de bir sakınca görmüyor.
* * *
Bir ilginç bulgu da şu:
Türkiye’de "Ahlak için din şart değil" diyenlerin oranı yüzde 12.
Bu oran diğer İslam ülkelerine göre henüz yüksek.
Örneğin Endonezya, Mısır ve Ürdün’de bu görüşe katılan neredeyse kimse yok.
* * *
Turist Rehberleri Birliği Başkanı Şerif Yenen ile Turistik Otel İşletmecileri ve Sanayicileri Birliği Başkanı Timur Bayındır’ın demeçlerindeki kaygılar da Pew araştırmasındaki sonuçların uyandırdığı kaygılarla örtüşüyor.
Yenen, Türkiye’nin "ılımlı İslam ülkesi" imajının Batı’da giderek yaygınlaştığını gözlemlediklerini söylüyor.
Bayındır ise ülkemizi daha önce gezmiş olan turistlerin bu kez Türkiye’nin son yıllarda daha İslami bir yapıya kaydığından şikáyet ettiğini vurguluyor.
* * *
Gelişmeler, bulgular Türkiye’de "İslami yaşam biçimi"nin yaşamın her alanına yayılmakta olduğunu ortaya koyuyor.
Türkiye’nin üzerine örtülmek istenen "İslam şalı" giderek belirginleşmeye başladı.
Yaşadığımız ramazan ayında bu daha görünür bir şekilde ortaya çıktı.
Şimdi şu soruyu sormak istiyorum ve yanıtını çok, ama çok merak ediyorum:
"1950’den sonra gelmiş geçmiş tüm iktidarlar ve Türkiye’yi yönetenler ülkemizin bu noktaya gelmesindeki günahlarının sızısını vicdanlarında duyuyorlar mı?"