Paylaş
Yaşadığı dönemin önemli olaylarını titiz bir araştırmacılıkla yansıtıyor.
Son kitabı “Öfkeli Yıllar” 1950’li yılların ilk yarısını kapsayan birinci cilt. Kitabı okuduktan sonra insan sabırsızlıkla ikinci cildi bekliyor.
Kitapta NATO’ya girişimizin öyküsünün anlatıldığı bölüm çok etkileyici.
Günümüzde yaşadığımız Avrupa Birliği olayıyla büyük benzerlik gösteriyor.
İnsanı acı acı düşündüren bu bölümü özetlemeye çalışacağım.
Benzerlik sizi de şaşırtacak...
Türkiye 1949’da kurulan NATO’ya (North Atlantic Treaty Organization-Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) girmek istiyor.
Amerika, Kanada, İngiltere, Fransa, Hollanda, Belçika, Lüksemburg, Danimarka, Norveç, İzlanda, Portekiz ve İtalya örgütün ilk üyeleri.
Türkiye bu örgüte üye olmak için defalarca girişimde bulunuyor ama sonuç alamıyor.
Çünkü bazı Avrupa ülkeleri Türkiye’nin üye olmasına karşı çıkıyor.
ABD de Türkiye’nin üyeliği için yeterli çabayı göstermiyor.
14 Mayıs 1950 seçimlerinde CHP iktidarı gidiyor, yerine Demokrat Parti geliyor.
Ama değişen bir şey olmuyor.
Türkiye, Sovyetler’in tehditlerine karşın üyelerini başka bir devletten gelebilecek saldırılara karşı koruyan NATO kalkanının içine alınmıyor.
Amerika ile ikili anlaşmalara imza atmış olan Ankara ne kadar çaba harcasa da önüne konan engelleri bir türlü aşamıyor.
Türkiye’nin NATO içinde yer almasını başta İngiltere olmak üzere İskandinav ülkeleri büyük bir inatla engelliyor.
Bu ülkeler Ankara’ya üyelik yerine “özel statü” verilmesini istiyorlar.
Tıpkı bugün Avrupa Birliği için Türkiye’ye uygun görülen “imtiyazlı ortaklık” gibi bir statü...
Aradan 60 yıl geçmesine karşın Avrupa’nın Türkiye’ye karşı beslediği anlayışta hiçbir değişiklik olmaması düşündürücü.
Ama 1950 yılındaki İngiltere ve İskandinav ülkelerinin Türkiye karşıtı tutumu bugün Avrupa Birliği konusunda Almanya ve Fransa’nın tutumu kadar uzun sürmüyor.
İngiltere ve İskandinav ülkelerinin inadını Kore Savaşı kırıyor.
Amerika, 1950 Haziran’ında çıkan savaşa Türkiye’den asker göndermesini istiyor.
Washington, Türkiye bu isteği yerine getirirse NATO konusunda Avrupalı ülkeleri ikna etmeye çalışacağı sözünü veriyor.
Türkiye de Kore’ye İngiltere’den sonra en fazla asker gönderen ülke oluyor.
Savaşta Türk birliklerinin gösterdiği kahramanlıklar Amerikalıları etkiliyor ve Washington, Türkiye’nin NATO’ya alınmasından yana olduğunu açıklıyor.
Ama buna Yunanistan’ı da katmayı ihmal etmiyor.
Ancak İngiltere, yine işi yokuşa sürüyor ve Amerika’ya rağmen Türkiye için NATO değil, Ortadoğu ülkeleriyle birlikte kurulacak bir paktın üyeliğini uygun görüyor.
Türkiye buna şiddetle karşı çıkıyor. Bunun üzerine Amerika, İngiltere’ye daha ciddi baskı yapıyor ve Londra’yı ürkiye’nin üyeliğine razı ediyor. 1951
Eylül’ünde NATO’nun Kanada’nın Ottawa kentinde yapılan konsey toplantısında Türkiye’ye çağrı yapılması için gerekli oy sağlanıyor.
Ve 18 Şubat 1952 günü Lizbon’da yapılan toplantıda mutlu sona ulaşılıyor, Türkiye ve Yunanistan NATO üyesi oluyor.
Evet Türkiye’nin NATO’ya üye olmasının öyküsü böyle...
Eğer Kore Savaşı çıkmasaydı ve Türkiye orada Mehmetçikleri şehit vererek bir bedel ödemeseydi NATO’ya üye olabilir miydi?
Bu soruya olumlu yanıt vermek zor.
Öymen’in kitabından o yıllardan bugünlere baktığınızda Batılıların önyargılarında Türkiye ile ilgili bir değişiklik olmadığı görülüyor.
Paylaş