Avrupa Kültür Başkenti’nden gerçek bir öykü

AKP iktidarı Atatürk Kültür Merkezi’ni 2008’in haziran ayında kapadı.

Haberin Devamı

İktidarın Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın verdiği söz şuydu:

“2009’un kasım ayında AKM’nin onarımını bitirip sanat etkinliklerine açacağız.”

Bakan Günay’a bazı insanlar bu işi yapamayacağını, çünkü Başbakan Erdoğan’ın burayı yıkmayı kafasına koyduğunu anlatmaya çalıştı.

Bakan “Onarım dediğim tarihte tamamlanacak ve AKM açılacak. Bu sözümü tutamazsam İstanbullu sanatseverlerin yüzüne bir daha bakamam” dedi.

Uzun tartışmalar oldu.

Bakan’a bu işi bilen deneyimli insanlar AKM’yi kapatmadan da pekâlâ onarımın yapılabileceğini kabul ettiremedi.

Sonuçta, AKM kapatılırsa bu iktidar bir daha açmaz kuşkusu içinde olanlar haklı çıktı.

Aradan iki buçuk yıl geçti ve AKM hâlâ kapalı.

Açılacağı da yok.

Türk kültürünün bu önemli anıt yapısı kaderine terk edildi.

* * *

Haberin Devamı

AKM kapatılınca İstanbul Devlet Opera ve Balesi ile İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası sokakta kaldı.

Opera ve Bale Kadıköy’deki Süreyya Operası’na sığındı.

Ama 65 yıllık geçmişi olan koca İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası bir salon bulamadığı için göçmen orkestra haline geldi.

Dile kolay tam iki buçuk yıl İstanbul Senfoni o salondan bu salona koşarak İstanbullu sanatseverlere konserler vermeye çalıştı.

Aya İrini, Caddebostan Kültür Merkezi, Maçka Maden Fakültesi, Zeytinburnu Kültür Merkezi, CRR ve Lütfi Kırdar olmak üzere hangisini boş bulursa orada çaldı.

2010 Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbul, opera-bale sergilenemeyen, senfoni orkestrası göçebe gibi salon salon dolaşan bir kent olarak dünya sanat tarihine geçti.

Büyük uğraşlardan sonra İstanbul Senfoni ile Bale’nin imdadına Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal yetişti.

Fulya’da yeni yapılan pırıl pırıl Fulya Gösteri Merkezi’nin konser salonunu bir gece Devlet Balesi’ne, bir gece de İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’na verdi.
İstanbul Senfoni İsmail Ünal’ın sayesinde göçebelikten kurtulmuş oldu.

Bilmiyorum Kültür Bakanı Günay’ın yukarda özetlemeye çalıştığım yaşanmış bu öyküden haberi var mı?

* * *

Gelelim İstanbul Senfoni’nin iki buçuk yıllık sürgün yaşamının sona erdiği cuma gecesine...

637 kişilik salon pırıl pırıl. İçeri girer girmez insanın içi açılıyor.

Koltuk araları geniş ve çok rahat. Sahne 100 kişilik bir orkestranın rahatlıkla çalabileceği kadar büyük.

Altyapı mükemmel. Ses ve ışık düzeni son teknolojiye göre.

Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’ın Senfoni’nin göçebelikten kurtulduğu konserden önce orkestraya dönüp “Başımızın üzerinde yeriniz var. Sanata, sanatçıya her zaman gönlümüz açıktır” sözleri gerçekten sanatçıların ve sanatseverlerin alışık olmadığı bir ortamda söylenen çok anlamlı sözlerdi.

Konserde Ferit Alnar’ın Prelüd ve İki Dans’ını, Bruch’un Viyola ve Klarnet İçin İkili Konçertosu’nu ve Bizet’nin Do Majör Senfonisi’ni dinledik.
Dinleyiciler de, orkestra sanatçıları da göçebelikten kurtulmanın huzuru içindeydi.

İstanbul Senfoni’yi göçebelikten kurtardığı ve sanata gösterdiği saygı için Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’ı ve ekibini kutluyorum.

Sanatla bütünleşmeyen toplumlar çağdaş bir toplum yaratamazlar.

Ülkemizde bunu hâlâ anlamayanlar var.

Yazarın Tüm Yazıları