Asfaltın karasından yolu gören şoföre emanetiz

BÜTÜN iş alemi dünyayı kasıp kavuran küresel kriz için hükümeti zaman yitirmeden önlem almaya çağırıyor.

Başbakan ise kızıyor ve hepsini "Felaket tellalları" olarak ilan ediyor.

Sonra da "Kaya gibi sağlamız, evvel Allah bir endişemiz yok" diyor.

Başbakan Erdoğan’ın bu "Evvel Allah bize bir şey olmaz" anlayışı yıllar önce yaşadığım bir olayı anımsattı.

1970 yılıydı... Foto muhabiri arkadaşımla Urfa’dan Diyarbakır’a gidiyorduk.

Zaman kazanalım diye gece yarısından sonra kalkan bir otobüse atlamıştık.

Karanlıklar içinde yol alıyorduk. Yerimiz arkalardaydı. Koridora doğru eğilip yola bakmak istedim ama bir şey göremedim.

Çünkü otobüsün farları yanmıyordu. Dehşet içinde kaldım. Hemen muavini çağırıp "Farlar zayıf galiba" dedim.

Muavin pişkin pişkin: "Ne zayıfı abi hiç yanmıyor ki..."

"Peki, şoför yolu nasıl görüyor?"

Muavin yine aynı pişkinlikle şu yanıtı verdi:

"Evvel Allah bizim şoför asfaltın karasından yolu bulur abi, sen merak etme."

Hiç unutmam, foto muhabiri arkadaşa döndüm, "Eğer Diyarbakır’a sağ sağlim inersek hemen bir kurban keselim. Durma dua et" dedim.

* * *

Türkiye’yi 2001 krizinden çıkaran Kemal Derviş ise Başbakan kadar rahat değil:

"Küresel kriz nedeniyle gelişmekte olan ülkelerde ekonomik yavaşlama kaçınılmaz... Durgunluk 1-1.5 yıl sürecek."

Hepimiz biliyoruz ki, Türkiye ekonomik çarkını borçla ve sıcak para ile döndüren bir ülke.

Bu tip ülkeler için durgunluğun çok ciddi önlemler alınmazsa bir felakete dönüşeceğini çocuklar bile bilir. Ama bizim Başbakan "Felaket tellallığı yapmayın. Evvel Allah bize bir şey olmaz" diyor.

Tıpkı gece karanlığında yanmayan farlarla giden otobüsün muavini gibi...

Derviş
belki dinleyen olur diye deneyimlerine dayanarak uyarılarına devam ediyor:

"Bizim finans kurumlarımız bu araçlara (ödenmeyen senetlere, tahvillere) yatırım yapmadı. Krizin tetikleyici unsurlarından uzağız. Ancak ihracat etkilenecek. Kur etkilendi bile."

Burada bir parantez açalım. Türk finans kurumlarının sermayeleri kısıtlı olduğu için "toksik kağıtlar" denen belaya para yatıramadı.

En büyük şansımız da bu.

Yani Tayyip Bey’in ekonomimizin çok güçlü olduğu iddiaları masaldan başka bir şey değil.

Eğer finans kurumlarımız bu "toksik kağıtlar"a bulaşmış olsaydı biz çoktan paramparça olurduk.

Derviş’e göre cari açığın büyüklüğü, reel sektörün borçları ekonominin kırılganlığını artırıyor. Bunun sonuçları hisse senedi piyasalarında görülüyor.

Derviş’in uyarılarından anladığımız şu:

"Evvel Allah bize bir şey olmaz, deyip yan gelip yatmakla bu işten kurtulamayız. Hızlı bir şekilde gerekli önlemleri almalıyız."

* * *

Yazıyı okurumuz Esen Tekinal’ın gönderdiği şu fıkrayla bitirelim.

Tanrı, meleklerini sorunlarını çözmek için kendisine yakaran dünyadaki milletlere gönderiyormuş.

- Sen Fransa’ya.

- Sen Almanya’ya.

- Sen İngiltere’ye.

- Sen Amerika’ya.

- Sen Rusya’ya.

Sıra biz Türklere gelince, "Yooo..." demiş, "oraya ben bizzat gideceğim. Türkler bütün işlerini bana havale ederler."
Yazarın Tüm Yazıları