BU sözcük, Doğuluların mantığını, tutum ve davranışlarını anlatabilmek için Batılıların kullandığı bir deyim.
Sistemsizlik, plansızlık, laçkalık, sorumsuzluk, aşırı duygusallık ve Doğuluların daha birçok niteliğini içeren bir deyim.
Yaşadığımız felaketlerden bir türlü kurtulamayışımızın nedenlerini ararsanız hep bu "Alla Turca"lık çıkar karşımıza.
Hemen taze bir örnek verelim.
8 hastanın ölümüyle sonuçlanan hastane yangını...
Bir akıllı hastane yapmışız.
Ama işletmeye açmadan önce içindeki "aklı" çıkarıp atmışız.
En modern aygıtlarla donatmışız ama onları teslim ettiğimiz personeli eğitmemişiz.
Binaya en yeni sistemleri koymuşuz ama elektrik kablolarının en ucuzunu döşetmişiz.
Bir yangında, bir depremde nasıl hareket edileceğini personele öğretmemişiz.
Sonuç; yoğun bakımdaki hastaları destek yaşam ünitelerine bağlayan fişleri çekmek zorunda kaldığımız için 8 hastanın ölümüne neden olmuşuz.
* * *
Bugün karşı karşıya kaldığımız bütün sorunların neden kronik bir çözümsüzlüğe sürüklendiğini düşünelim.
Didişmekten, tartışıp havanda su dövmekten ve uyuşma kültüründen yoksun olmaktan sorunlarımızı çözme noktasına bir türlü yaklaşamıyoruz.
Bir hükümetimiz var, her yasayı yangından mal kaçırır gibi oldu bittiye getirmeye çalışıyor.
Bu tutum doğal olarak zıtlaşmayı körüklüyor.
Muhalefet ile ülkenin çeşitli dinamikleri, iktidara bir türlü güvenemiyor.
Örneğin, sivil anayasa, Kürt sorunu, Ermeni sorunu, Kıbrıs sorunu, ekonomik kriz, demokrasi, Avrupa Birliği ile ilişkiler ve öteki sorunlar...
Son olarak da Güneydoğu sınırındaki mayınların temizlenmesi...
Uzlaşma ile çözülebilecek bu sorunların tümü çözümsüz hale getiriliyor.
Uzlaşma kültürünü işletememek de bir "Alla Turca"lıktır.
Mayınların temizlenmesi işiyle kazanılacak toprakların yabancılara kiralanması sert tartışmalara neden olurken, teröristlerin yollara döşediği mayınlar patır patır patlıyor.
Dün de 6 askerimiz, mayın patlaması nedeniyle şehit oldu.
Yazık!
Genlerimizden gelen uzlaşmazlık inadımız, yani "Alla Turca"lığımız bize çok ama çok pahalıya mal oluyor.
Kocaeli Üniversitesi’ndeki vefa
ÖNCEKİ gün Kocaeli Üniversitesi’ndeki dev spor kompleksinin açılış töreninde hem hüzünlendim, hem de mutlu oldum.
Geçen yıl yitirdiğimiz iki efsane insanı anımsayıp, onların yokluğunun hasretini duydum yüreğimde.
1992’de kurulan, büyümeye başlayan üniversitenin 1999’daki depremde yerle bir olmasını ve Rektör Prof. Dr. Baki Komsuoğlu’nun eğitime bir gün bile ara vermeden üniversiteyi yeniden ayağa kaldırmak için harcadığı insanüstü savaşımı düşündüm.
Sonra Dünya ve Olimpiyat Şampiyonu ünlü güreşçi Gazanfer Bilge’nin eğitime katkıda bulunmak, eğitim yuvaları kurmak için nasıl çırpındığını ve nasıl efsaneleştiğini anımsadım.
En önemlisi de, bu iki güzel insanı anarak Kocaeli insanının, üniversite yöneticilerinin gösterdiği anlamlı ve göz yaşartıcı vefayı gördüm.