Paylaş
Cinayetin işlendiği ilk dakikalardan itibaren öğrendiğim her bilgi, her detay biraz daha canımı yaktı, vicdanımı sızlattı. Bütün bu detaylar arasında canımı en çok yakan mağdur Hazal’ın 4 aylık hamile olmasıydı. Nasıl yorumlarsınız bilmem ama Hazal, belki de karnındaki bebeğin yaşaması için onca bıçak darbesine rağmen yaşama tutunmak için çırpındı. Hastaneye kaldırıldığında hala nabzı vardı ve son ana kadar sadece kendi için değil, doğmamış bebeği için de yaşama tutundu… Hastaneye kaldırılmasından 1-2 saat sonra ne yazık ki acı haberi aldık.
Cinayetin işlenişi konusunda birçok detay var ve belki de birçok insan bunları konuşuyor ancak örnek olmaması adına ben bunları yazmayacağım. Size şu kadarını söyleyebilirim; katil yalnızca öldürmek amacıyla bıçaklamıyor, aklınıza dahi gelmeyecek şekilde bıçakla işkence ediyor… Duysanız insan olmaktan hatta o kişi ile aynı havayı solumaktan utanırsınız.
BİR CANA NASIL KIYILIR?
Özellikle kadın cinayetlerinde canilerin en çok karşımıza çıkan savunması “Kıskandım, beni aldattı, aldattığından şüphelendim, namusumu temizledim” gibi basmakalıp şeylerdir. Bunların bir benzerini de Hazal’ın vahşice katledilmesinde yaşadık. Katil zanlısı adliyeye çıkarılırken (Bir insanın doğmamış bir bebeğe nasıl kıyabileceğini tahayyül edemediğim için) “Hamile olduğunu biliyor muydun?” sorusunu yönelttim. Kadir Meşe ise sorum üzerine “Benim yerimde kim olsa aynını yapardı” dedi. Ne yazık ki ataerkil toplum, namusu, aldatmayı ya da bunlarla ilgili şüphe duymayı tekeline almış. Öldürmenin “kendine hak” olduğunu savunabilen, yalnızca yok etme içgüdüsüyle hareket eden erkekler yaratmış. Eşinizden, karınızdan, sevgilinizden bir zarar gördüyseniz adalete başvurun, ayrılın… Gerçekten sevdiyseniz de ayrılığın ve yalnızlığın bir zahmet acısını yaşayın. Unutmayın “Öldürmeyen acı güçlendirir”
Bir kadını, erkeği ya da bir canlıyı öldürmek kutsal yaşam hakkını yok etmek, hukuki deyişle “Kasten öldürme” suçu. Bandırma’da yaşadığımız olayda ise dikkat çekmek istediğim ve vicdanımı rahatsız eden hukuksal düzenlemelere ihtiyaç duyulan birkaç nokta var. Bunlardan ilki katil zanlısının gebe bir kadına karşı işlediği suç yani gebe bir kadının öldürmesi… Ancak burada katil zanlısı yalnızca kadını değil karnındaki bebeği de hayattan koparıyor. Hukuk, dünyaya gelmediği için anne karındaki 4 aylık bebeği bir birey olarak kabul etmiyor. Burada anneye karşı işlenen suç ön planda ve bunun adı da “Gebe kadına karşı işlenen suç”
ADALET VE BİLİM EL ELE VERMELİ
Yukarıda anlattığım duruma paralel olarak Hazal’ın öldürülmesi hepimizi derinden yaraladı. Ancak Hazal’ın doğmamış çocuğu için ise hiçbir hukuki yaptırım yok (Sadece Gebe Kadına karşı işlenmiş suç). Hukuk karşısında, dünyaya gelmediği için O bir birey değil ama 6. haftadan itibaren kalbi atmaya başladı, bilimsel olarak 10. haftadan itibaren kol, bacak gibi uzuvları oluştu ve O doğmamış bebek 4 aylıktı. İşin bir diğer garip yanı ise Türkiye’de canlı doğumlarda bebeklerin yaşamını kaybetme oranı binde 2, gebelik döneminde kaybedilen bebek sayısı da bu verilere yakın. Dolayısıyla sağlıklı ve 19 yaşında genç bir kadın olan Hazal, 5 ay sonra çok yüksek bir ihtimalle çocuğunu kucağına alacaktı. Bizler Hazal’ı katledenlerden elbet hesap soracağız ama bebeği için ne üzücü ki hesap sorma şansımız yok. Vicdanınız unutmasın katil iki cana kıydı…
Türkiye’de 2,5 aya kadar yasal olarak kürtaj yapılabiliyor, istisnai durumlarda da bebek ve anne sağlığı ile ilgili durumlarda bu süre değişiyor. Dolayısıyla yukarıda anlattığım durumlar dışında kürtaj yasa dışı. Kürtajın yasa dışı olmasının nedeni anne karnında olmasına karşın doğmamış bebeğin bir canlı olarak kabul edilmesi. Beni en çok rahatsız eden ise bir kişi karnında bir bebek taşıyan kadına karşı (karnındaki bebek kaç aylık olursa olsun) bir suç işlediğinde “Gebe kadına karşı işlenmiş bir suç” olarak kabul ediliyor. Kısacası kadın kürtaj yapmaya kalktığında belirli bir zaman dilimi dışında yasa dışı bir iş yapmış oluyor; ama gebe bir kadına ki, kaç aylık hamile olursa olsun saldıran ya da öldüren şahıs iki cana kıymış bir cani olarak yargılanmıyor. En üzücüsü de bilimsel olarak karnında taşıdığı bebeğin kalbi atmasına rağmen.
Paylaş