Paylaş
Dükkanlarda yılbaşı süsleri, ışıl ışıl. Manav, kuruyemişçi, kasaplarda bir ayrı tatlı telaş. Yılbaşı hazırlıkları hızla sürüyor mahallede…
Uzun yıllar yılbaşı, bayram demeden çalıştığım için, hani siz eğlenirken çalışanlar var ya, onlardan olduğum için artık dışarıda yemek veya kutlamaya gitmek istemiyorum. İstediğimi, istediğim kadar yemek, uzun uzun sofrada oturmak, yavaş yavaş içkimi yudumlamak ve istediğim müziği dinlemek, ailemle, sevdiklerimle olmak bana daha iyi geliyor.
Yılbaşı sofrasındaki yemekler de hep keyfimize göre değişiyor.
Bir bilene sordum, hatırlamadığım sofralarımızı, çocukken ben ne yerdik diye. Alo, anne hattı. Annem gece gündüz çalışırdı, tek başına çocuk büyütmek kolay değil, o zaman da, bu zaman da. Ama öyle sofralar kurardı ki… Haftasonları rulo pastalardan elmalı turtalara yok yoktu. Yılbaşlarında ise Ankara’nın değme şarküterilerinden meze alırdık diyor, Piknik diyor, muhteşemdi, muhakkak midye dolma, rus salatası, yaprak dolma. Evde zaten peynirin pastırmanın alası vardı hep. İç pilav ve yanına hindi veya et. Bol meyve ve kuruyemiş de. TRT’de dansöz yasak o zamanlar, sanatçıları dinlerdik diyor ve muhakkak herkes geceyarısı Milli Piyango’yu beklerdi…
Feriköy’e taşındıktan sonra kasabım olan Kınalıada Doğan Kasabı’na yılbaşına doğru harika hindiler geliyor. Yılbaşında hindi pişireyim diye bir takıntım olmasa da, o hindiyi sadece yeni yıl zamanı bulabildiğim için o lezzeti evime katmak istiyorum. Koca hindi tabii, hepsi değil ama bir kısmını pişirip, diğer kalan kısmını mecburen buzluğa atıyorum.
Pişirirken altına rezene, portakal, soğan gibi şeyler diziyorum, hindinin yağıyla harika bir harmoni oluyor.
Ama eğer hindi yoksa meze ile doluyor masa. Kurtuluş’ta oturmanın keyfine varıyorum. Tuana, Tuşba, Sun Market’ten alabileceğim mezelerden derleme yapmak çok kolay. Turşu desen benim yaptıklarım, peynirler, pastırma zaten Cankurtaran’dan. Ama gene de son güne kalmayı da sevmiyorum, bir gün önce bile aldığım oluyor mezemi. Mahalle dışından ise bu sene Eataly’de satılan Cerciş Murat Konağı’nın mezeleri de soframa gelecek. Biraz İstanbul, biraz Mardin, benim gibi.
Yok eğer evde olmayalım, ne işimiz var evde, dışarıda yiyelim, bizi ağırlasınlar, bize servis yapsınlar diyorsanız, kişi başı 200’den başlıyor, bana gelen basın bültenlerinde gördüğüm 800TL’lere kadar gidiyor, daha da çıkar mı fiyat bilmem. Bütçeye, menüye, eğlenceye göre, seçmesi size kalmış.
Ben, bu sene iç pilav ve hindiden yana klasik bir sofra kurayım diye düşünüyorum. Bakalım. Belki hindi tandır ve iç pilav, belki hindi but fırın ve iç pilav, şöyle bol fıstıklı, bol zeytinyağlı, kuş üzümlü, tarçınlı…
En önemlisi sevdiklerinle olmak, bu yoğun hayat trafiğinde el ele diz dize oturmak, yanında da bir iki lokma, bir tatlı müzik, hem belki scrabble’da Zek’i yenerim bu sefer!
Sahi hem sizin evde yılbaşı gecesi neler olacak?
İLLA Kİ!
Madem sevdiklerinizi şımartma zamanı, yani her gün yapıyoruz ya, olsun gene de… Ben yenilebilir, işe yarayan, kullanılabilir, okunabilir hediyeleri seviyorum. Ben olsan ne alırdım;
Mesela bir şişe Punica nar ekşisi, mücevherden daha değerli zira benim için.
Mesela Laleli’den sızma zeytinyağı veya kırmızı biber aromalı zeytinyağı kararsız kalırsam o minik aromalı yağlardan bir set…
Mesela Homer Kitabevi’nden bir iki kitap, veya bir hediye çeki, emin değilsem ne alacağına, okuyup okumadığına…
Mesela Portakal Bahçem’in kurutulmuş meyveleri, portakal, nar veya mandalina veya o güzel meyvelerle yaptıkları reçellerden…
Mesela Timsahlı Mısır Çarşısı’ndan baharat, illa ki kimyon, sumak, nane, bilimum güzellikte baharat…
Daha da var listem, onları da haftaya yazayım, olur mu…
Paylaş