Paylaş
Canlı büyükbaş hayvanların, itiş tıkış tüm canlı haklarına karşı gelinerek bir konteynırda günlerce süren bir yolculukla ülkemize getirilmesi normal gelmiyor bana. Kimseye gelmemeli.
Bir kafeste onlarca büyükbaş hayvan, kafesler üst üste, tıkış tıkış, aynı yerde yiyor ve idrar - dışkılarını yapıyorlar. 25 bin hayvan. 25 bin can. Hiçe sayılan…
Bu hayvanla gemiye gelirken de aynı şekilde zulüm çekti günlerce karayolunda, üzerine hem de gemide. Ve tabii sonrasında da aynı karayolu zulmü onları bekliyor. Yazarımız Yücel Sönmez’in haberine göre gemi yanaşınca tırlara yüklenecek hayvanlar ve yollarına devam edecekler. O yolculuktan ve ortamdan sağ çıkanlar.
O 25 bin can canları ucuz olduğu için ülkemize ucuz et yiyelim diye getiriliyor. Ben bunları yazarken henüz ulaşmamıştı Mersin limanına.
İçi seni dışı beni yakıyor bu olayın. Fotoğrafları gördükçe insanlığımdan utanıyorum.
Bu hayvanların etlerini yemek kimin, nasıl içine sinecek?
Ülkemizdeki büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştiricilerine vurulan kaçıncı darbe bu. Karkas ve kaçıncı de canlı hayvan ithalatı…
Soruyor musunuz yediğiniz etin nereden geldiğini, menşeini?
Ne koşullarda besleniyor, nasıl size ulaşıyor?
Yoksa bu drama ortak mı oluyorsunuz?
Her gün kebap, et yemeseniz ne olur?
Steak house’lar ve kebapçılar bana kızar, amma konuştun sen de yiyorsun diyebilirsiniz, evet et tüketiyorum, ama az ve öz, ev dışında yiyeceksem de güvendiğim ve kaynağını bildiğim şekilde.
Her gün et yiyeceğinize, kaynağını menşeini bildiğiniz doğal yöntemlerle beslenmiş ve vakti gelince kesilmiş bir hayvanın etini yiyin. Az yiyin, öz yiyin. Zaten her gün et yemenize gerek yok! İnanın yok!
Etrafta bir sürü yeşil yapraklar ve tonton kökler var, onlara sebzeler, yeşillikler diyoruz. Hani değişik büyüklüklerde yeşil, turuncu, veya minik bilyeler gibi olan paketlerde satılan ürünler de var, baklagiller hani, mercimekler, nohutlar filan. Onları yiyin. Ha tabii onları yerken de menşei kontrol etmeniz gerekiyor.
Bakın, tüketici toplum olmak çok zor artık! Ama hala ve inatla yemek alışkanlıklarınızı değiştirmezseniz yakında eti bırakın, yiyecek hiç birşey bulamayacağız.
Şunu da ekleyeyim, karkas et ithalinden dolayı sakatat da bulunmaz oldu ve farkındaysanız fiyatlar arttı, daha da artar böyle giderse. Polonya’dan kaçak olarak getirilen 65 ton dana ciğerine el konulmuş. Peki nasıl girmiş bu ciğer ülkeye biliyor musunuz? Hayvan yemi adı altında, zira yem için gümrük vergisi sıfır, ama sakatat için yüzde 225, Bloomberg’de okumuştum.
O fotoğraflar unutulur mu bilmem, benim midem düğüm düğüm, gözümün önünden gitmiyorlar. Sıra azalır mı steak house’larda, rezervasyonlar iptal olur mu? Hiç sanmam. Et ile doğmadık ama et yiyerek öleceğiz bu gidişle…
İLLA Ki!
Yemek sohbetleri!
Geçen sene Homer Kitabevi’nin cumbalı katında başladık yemek sohbet dizime. Pişirmiyoruz Konuşuyoruz koyduk adını, kimleri kimleri konuk etmiştim, Mary Işın, Gökçen Adar, Arda Türkmen, Takuhi Tovmasyan, Didem Şenol, Nurhayat Gül…
Pişirmiyoruz Konuşuyoruz kaldığı yerden devam ediyor, 2. sezon bu Cumartesi konuğum Özge Samancı ile başlıyor.
İlk üç sohbetin tarihi; 24 Şubat, 17 Mart, 14 Nisan. Hepsi Cumartesi, saat 15.00’de. Homer Kitabevi Yeni Çarşı Caddesi No:52’de. Hem öğrenir, hem güler hem de konuşuruz, muhakkak ki ağız sulandırırız bence gene.
Paylaş