Paylaş
Adresini verip, dükkandan çıkıyor. Cumartesi adrese teslim olacak çörekler, sabah 10.30’dan sonra.
“Yarım kiloluk sıcak var mı?” diyor başka bir müşteri.
Hülya aşağıya mutfağa bağırıyor, “Sıcak yarımlık çıktı mı?” Gelen sıcak çörek hafifçe kağıda sarılıyor, ağzı kapatılmıyor, müşteriye tembih ediliyor, sıcak, kapatmayın ağzını diye…
Paskalya zamanı olmayı en çok sevdiğim yerdeyim. Üstün Palmie Pastanesi.
Etrafım çikolatadan duvarlarla çevrili. Tavşanların, arabaların, yumurtaların, kuş evlerinin, sincapların arasında oturuyorum. Boy boy.
Tepede büyük ihtişamı ile horozlar dükkanı kolluyor. Pek afililer doğrusu. Onlar da çikolatadan, her şey çikolata, her yer çikolata.
Rafya, kurdele, jelatin, yeşil, mor, kırmızı, mavi, sarı rengarenk etraf ve çikolata. Hepsi müşterisini bekliyor.
O çikolata kalıplarının en eskisini 1955’den beri kullandığını söylüyor Fehmi Usta. Bir dükkana giriyor, bir koşu üretimhaneye gidip yumurta pişiriyor. O çikolataların hediye edileceği bir çocuk gibi heyecanlı.
İlk kalıplarına, “Onlar Fransız sac kalıplar” diyor, sonraları yanlarına plastik kalıplar eklenmiş. İlk plastik kalıbını aldığı zamanı bile hatırlıyor Fehmi Usta, “1965 senesiydi, İstanbul’a seyahat eden Rumlardan almıştım” diye ekliyor.
Paskalyadan bir ay önce başlıyorlar çikolata dökmeye. En büyük çikolata 3 kilo civarı geliyor. Yumurtalar ve horozlar var gözüme ilişen en büyüklerden, ne emek, parçalar tek tek dökülüp en son birleştiriliyor, sonra paketleniyor, fiyatlanıyor, süsleniyor, yerleştiriliyor…
Çikolatalar bütçeye ve yakınlık derecesine göre alınıp, hediye ediliyor. Büyük olanları nişanlılar kız tarafına götürüyor mesela, gene torunlar en çok nasiplenenler büyük çikolatalardan. Evde bulunsun, gelen gidenlere verilsin diye daha ufaklar, komşular için orta boylar, her boy çikolataya bir talip var.
Evde çocuk yoksa bile eve gene büyük bir yumurta veya tavşan temalı bir çikolata da alınıyor. Hala en çok bitter çikolata satılıyor, ama sütlü ve beyaz çikolataya da talep artmış.
Misafirliğe gelenlere hem renkli yumurta, hem çörek, hem de çikolata ikram ediliyor, çoğunlukla onlar da yumurta şeklinde pralinler zaten.
Pastanede hummalı bir çalışma, bir taraftan evlerde ikram edilecek madlen çikolatalar paketleniyor, bir taraftan gelen müşteriye hizmet ediliyor, bir taraftan sipariş alınıyor, çörek paketleniyor. Daha öğlen bile değil.
Öğlene doğru kalabalık artıyor, alışveriş yapanların yanısıra çikolatalara göz süzmeye geliyorlar. O kadar çok girip çıkan oluyor ki dükkana, şu ne kadar, bu ne kadar, soruların arkası kesilmiyor, benim başım dönüyor. Paskalyadan önce, eski - yeni müşteriler, evinde çörek yapmayacak olanlar, Üstün Palmie’ye çörek siparişi verenler. Bakırköy, Yeşilköy, Samatya, Bostancı’dan gelip alıyorlar çöreklerini. Kiloluk, yarımlık, 250 gramlık, bazıları ekstra sakızlı.
Sohbet ettiğimizi gören bir hanımefendi, “En iyi çörek evde yapılır, alışkanlığı olan hala evinde yapıyor.” diyor. Evde yapılanın yeri ayrı tabii, olmaz mı? Bana da evde yapılmış çörek getiren sevenlerim var, ben de onlara çikolata hediye edeceğim, Üstün Palmie’den.
Bizim caddeler sakız, mahlep, fırından yeni çıkmış çörek kokuyor. Bu baş döndürücü koku daha sürer bu aralar, özellikle de Paskalya haftasonu…
Kurtuluş’ta Paskalya zamanı bir başka oluyor.
Üstün Palmie’yi Hülya ve damat Can Emre yönetiyorlar ama Paskalya zamanı tüm aileyi orada çalışırken görebilirsiniz. Başka türlüsü mümkün değil zaten.
Simay, Koray, Kerem üçüncü jenerasyon, Hülya, Banu ikinci, Can Emre damat kategorisinden, Fehmi Usta ve Fikriye Hanım baştacı, pastanenin yöneticisi Hüseyin ve diğer ekip de katılınca kocaman bir aile karşılar sizi…
Paskalya hem çikolatasıyla hem çöreğiyle, hem hazırlayanları hem de yiyenleri bir arada tutuyor. Bayram da bu değil mi zaten, birlikte olmak…
Bahar ve Paskalyanızı kutlarım.
İLLA Kİ
Bilgi!
Bu hafta size ürün tanıtmayacağım ama bilgi talebinde bulunacağım.
Hepimizin en çok ihtiyacı olduğu şey bilgi. Hepimizin hakkı. Hele de bilgi çağı dediğimiz zamanlarda yaşadığımızı düşünürsek.
GDO Türkiye’de yasak, biliyorsunuz değil mi?
19 Mart 2017 tarihinde gazetemizin yazarlarından Burak Coşan’ın haberini hatırlayalım, Adana’da bir gıda firmasının ürettiği, ekmek yapımında kullanılan ekmek katkı maddesinin içeriğinde insanlar için kullanılması yasak olan, sadece yem amaçlı olarak kullanılmasına izin verilen GDO’lu soyayla karşılaşıldığını yazmıştı.
Ülkeye hayvan yemi olarak giren bir maddenin ekmekte kullanılıyor olması, insanlığın da insan sağlığının da hiçe sayılıyor olması bir yana, bu firmanın ismi halka açıklanmadı.
Yasal işlem yapıldı yapılmasına ama firma ismini hala bilmiyoruz.
Ne bu soyalı katkı maddesi firmasının ismi, ne de 2016-2017 yıllarında yapılan 660 denetimin 7’sinde bulunan GDO’lu soya kıymasının hangi markalarda bulunduğu bize açıklanmadı.
Yeşil Gazete yazarlarından Ayşe Bereket change.org sayfasında firma isimlerininin açıklanması talebiyle bir kampanya başlattı. (https://www.change.org/p/gıda-tarım-hayvancılık-bakanı-faruk-çelik-gdo-lu-gıda-ürünlerinin-markalarını-açıkla)
Ne yediğimi bilmek hakkım diyorsanız, ki demelisiniz, siz de bu kampanyaya bir göz atın derim.
Paylaş