Paylaş
Hatta bunun olmadığı Türkiye gibi ülkelere de “Aman ha! Muhakkak sağlayın yoksa kalkınamazsınız” diye akıl veren Amerika’da bir akademisyenin sorduğu provokatif bir sorunun bedeli nedir? Mesela o soru yüzünden işini kaybedebilir mi? Nedir özgürlüğün sınırı?
*
MAYIS sonu oğlunun mezuniyet töreni için gittiği Harvard Üniversitesi’nde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yaptığı konuşmada olanları hatırlıyorsunuz. Harvard Tıp Okulu’nda mikrobiyoloji ve immünobiyoloji çalışan Emrah Altındiş, tam da Gezi Olayları’nın yıldönümüne denk gelen panelde ağır bir soru sormuştu Gül’e. Ve “Türkiye’de insanlar ölürken geceleri nasıl uyuyorsunuz?” demişti.
Sonra yaşananların Türkiye ayağında şaşırtıcı bir durum yok. Tehditler aldı Altındiş. Hatta bu tehditlerin birçoğu, dönüp iş bulmaya çalıştığı Türkiye’deki akademi çevrelerinden geldi. Eğitim-Sen, Türk Tabipleri Birliği ve DİSK ise üst üste Altındiş’e destek mesajları yayınladılar. Ancak Türkiye’deki özgürlük bilinci ayrışmasını da yansıtan bu kamplaşmanın ötesinde, daha önce bu kadar açık biçimde tanık olmadığımız, bambaşka bir durum daha oluştu... Ve akademik özgürlük tartışmasına dair, Altındiş Olayı’nın Türkiye sınırlarını aşan utanç verici bir boyutu daha ortaya çıktı.
*
TÜRKİYE’de Araştırma ve Öğretim Özgürlüğü Uluslararası Çalışma Grubu’nun (GIT) Altındiş için yayınladığı basın açıklamasında fark ettim ben de. Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın 2011’de Türkiye’de tutuklanması sonrasında kurulan ve Kuzey Amerika’da da faaliyet gösteren grup, 2 Temmuz 2014 tarihli bildirisinde Harvard’da doktora sonrası (postdoc) çalışmalarını yürüten Altındiş’e destek verdiğini duyuruyordu. Ve açıklamasını da aynen şu cümleyle bitiriyordu: “Özellikle bir akademik ortamda, Altındiş’in genel bir soru sorma özgürlüğünü sorgulayan her birey ve kurumu kınıyoruz.”
*
KONU çok hassas. Ve söz konusu olan, koleraya karşı dünyanın en önemli araştırmalarından birinin parçası olan pırıl pırıl bir akademisyenin hayatı. O yüzden iki ay içinde Harvard Üniversitesi ile olan iş anlaşması yenilenmediği ya da başka bir Amerikan ünivesitesinde iş bulması için gerekli referansı Harvard’dan alamadığı takdirde hükümetin kontrolündeki Türkiye akademisine dönmek zorunda kalacak Altındiş’i zora sokacak hiçbir detayı paylaşamam. Bu açıdan kendisiyle yaptığım telefon görüşmesinden sonra şimdilik tek söyleyebileceğim, bir sıkıntı yaşandığı. Ama Altındiş Olayı üzerinden, “yeni Türkiye”nin dünya akademi çevrelerinde yarattığı etkiden ve bunun neden olduğu yeni durumdan bahsetmem gerekiyor.
*
BROOKINGS ve Carnegie Endowment gibi birkaç istisnası dışında Washington’da “bağımsız akademik çalışmalar” yürüttüklerini iddia eden düşünce kuruluşlarında durum çok daha vahim. Bu düşünce kuruluşlarından çoğuna büyük bağışlar yapıyor Türk Hükümeti. Ve örneğin bu think tank’lerden Ortadoğu Enstitüsü (MEI), her yıl Türk Hükümeti’nden aldığı bağışlarla yıllık bir konferans düzenliyor. Ve parayı veren olduğu için de, Türk Hükümeti panel moderatörlerinden başkonuşmacılara konferansın tüm detaylarına karışıyor. Ben de geçen sene bana moderatörlük teklif edip sonra Türk Hükümeti’nden gelen baskıyla daveti iptal etmek zorunda kaldıklarında duruma bizzat tanık olma fırsatı elde ettim.
*
YENİ Türkiye’nin dünya akademi çevrelerine sunduğu maddi olanakların diyeti sadece “istememe” odaklı da değil. Bir de işin torpil boyutu var. Dünyanın en önemli ekonomi okullarından London Schools of Economics’in (LSE) 2005’te Türk Hükümeti’nin katkılarıyla kurduğu “Çağdaş Türk Çalışmaları” kürsüsünde yaşananlar da bunun örneği. Ancak ne hazindir ki... Ankara, LSE’deki o kürsünün başına MEI’ye “O moderatörü istemiyoruz” telefonunu açtırdığı bir akademisyeni geçirmek istiyor. LSE yönetimi ise empoze edilen akademisyenin vasıflarını yetersiz bulup geri çeviriyor.
*
ALTINDİŞ örneği üzerinden anlatmak istedim. Çünkü Türkiye’de sistem eleştirisi yapan entelektüel çevrelerin karşı karşıya kalacakları akademik özgürlük sorununun artık sadece Türkiye’yle sınırlı olmadığının bilinmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Dedikleri gibi “yeni bir Türkiye” bu. Ve eskiye göre çok daha geniş olan maddi kaynaklarını bir silah gibi çok iyi kullanan yeni bir yönetim. Mesele, yazdığınız bir eleştiriden sonra artık sadece Boğaziçi ya da ODTÜ’de bir iş bulmanın çok daha ötesinde. Uluslararası bir akademik baskıdan bahsediyorum. En son düşünür Noam Chomsky’nin de kişisel bir mesaj yollayarak desteğini açıkladığı Altındiş Olayı’nı işte bu gözle takip edeceğim. Sizi de bilgilendireceğim.
Paylaş