Paylaş
Metin çok sert ve doğrudan kaleme alınmıştı.
Ama kısa sürede 30 milletvekilinin desteğine ulaşınca, Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi tasarıyı 2 Haziran oturumunda gündemine almaya karar verdi.
Zaten ne olduysa ondan sonra oldu.
Amerikan Dışişleri Bakanlığı’ndan kıdemli bir isim komiteyi aradı. “Bu pazar Türkiye’de seçim var. Şimdi yapmayın” dedi.
Ve Komite de, 279 sayılı tasarıyı pazartesi günü son anda gündeminden çıkardı.
Grayson’ın ofisini aradım. Sözcüsü Ken Scudder da değişikliği teyit edip şunu söyledi: “Komite’nin pazartesi günü bize bildirdiğine göre tasarı bu (2 Haziran’daki) oturumun gündeminde olmayacak. Komite, tasarının zamanlamasıyla ilgili kaygılar olduğunu söyledi. Ama bir sonraki oturumda dikkate alınacağına dair bize teminat verildi.”
*
DETAYLI bir şekilde anlatmak istedim.
Çünkü hafta başı Amerikan Kongresi’nde yaşanan bu hikâyenin, Washington Yönetimi’nin Türkiye’deki seçimlere yaklaşımını çok iyi yansıttığını düşünüyorum.
Kapılarını kapattılar. Telefonlarını fişten çektiler.
Türkiye’yi konuşmadan... Türkiye’yi açıktan tartışmadan... Pazar gününe kadar Amerika’yı mümkün olduğunca düşük profilli tutup işi kazasız belasız atlatmaya çalışıyorlar. Niye?
Amerika’nın attığı bir adım, Tayyip Erdoğan’a meydanlarda seçim malzemesi çıkarmasın diye...
Yeni bir durum değil aslında bu. Washington’ın müttefik ve ortaklarıyla kurduğu ilişkilerde seçim dönemlerinde izlediği geleneksel bir protokol.
Ama Türkiye’nin içinden geçtiği istisnai dönem... Komplo teorileri, hakaret ve suçlamaların zirveye ulaştığı Türkiye’deki atmosfer dikkate alındığında...
Ekstra dikkatli olmaları gereken ve bu yüzden işi Kongre’ye müdahale etmeye kadar vardırdıkları Türkiye’ye has bir yaklaşım.
Tıpkı Amerikan İlerleme Merkezi’nden Michael Werz’in de formüle ettiği gibi: “Bu eski ve yararlı bir kural (seçim dönemleri ABD’nin düşük profilli kalması).
AKP’nin bazı kampanya toplantılarında artan cazgır milliyetçilik ve İslami retorik, Türkiye’deki yaygın anti-Amerikancılık dikkate alındığında, ABD’nin seçimlerde bir etkisi olacağından şüpheliyim.”
*
BU işin şekli boyutu. Peki sadede gelirsek... Ne düşünüyor Washington?
Yani çıkacak sonuç açısından Amerikalılar Türkye’deki seçimlere nasıl bakıyor?
Wilson Center Ortadoğu programının başına geçmeye hazırlanan Henri Barkey’ye göre “Yönetim bekle ve gör politikası” izliyor: “Seçimlerden sonrasına kadar herhangi bir reaksiyon olmaması lazım. Sonra Yönetim ya Davutoğlu’nu kutlayacak ya da bir sonraki Türk Hükümeti ile çalışmayı dört gözle beklediğini belirtip seçimlerin özgür ve adil olduğunu söyleyecek.”
O kadar ortada mı görüyorlar?
Türkiye’deki herkes gibi çıkacak sonucun HDP’nin performansına bağlı olduğunu Washington’ın da kabul ettiğini ve yine Türkiye’deki herkes gibi Washington’ın da aynı soruya odaklandığını söyleyebilirim: HDP barajı geçecek mi?
Bunun ötesinde edilecek laflar fazlasıyla spekülatif olur.
Ancak bölgesel konularda Ankara ve Washington arasında uzun süredir devam eden farklılıkların seçimlerden sonra aşılmasını umduklarını, kapalı toplantılarda Türkiye’nin Suriye politikasını artık kabine seviyesinde eleştirdiklerini, Türkiye’nin Suudi Arabistan ve
Katar’la birlikte bölgede siyasi bir çözümü engellediğini söylediklerini aktarabilirim.
Yeni bir dış politika, yeni bir işbirliği çerçevesi, Washington’ın bu seçimlerdeki öncelikli beklentisi.
*
OLUR mu?
AKP’nin tek parti iktidarı ya da bir koalisyon hükümeti Ankara’nın dış politkasında bu yönde bir sonuç ortaya çıkarır mı, göreceğiz.
Ancak Amerikalıların bu konuda yaptıkları değerlendirmeler de bölünmüş durumda.
Pazar günü yapılacak seçimi “son 10 yılın Türkiye için en heyecanlı ve ülkenin geleceği açısından en belirleyici seçimi” olarak gören Werz’e göre çıkacak sonuç Türkiye’nin modern bir demokrasi olma konusundaki sicilini belirleyecek.
Ya son dönem yaşanan olumsuzluklardan sonra demokratik değerler ayağa kalkacak.
Ya da ülke iyice dibe vuracak.
Barkey ise her halükârda Türkiye’nin bir krize gireceğini düşünenlerden.
Çünkü HDP barajı geçerse Erdoğan Suriye’den Kıbrıs’a, PKK ile mücadeleden Gazze’ye kendine bir bahane bulup seçim sonucuyla elde edemediği güçlü başkanlık sistemini fiilen uygulamaya kalkacak.
HDP barajı geçemezse de İstanbul, Mersin ve Adana gibi yerlerde Kürtler sivil itaatsizlik eylemleri başlatacak.
Ve her durumda Türkiye bir rejim bunalımı yaşayacak.
Göreceğiz.
Sadece Türkiye değil, Washington da nefesini tutmuş bekliyor.
Seçim yeni bir başlangıç mı olacak yoksa Türkiye kocaman bir krize mi sürüklenecek herkes merak ediyor.
Paylaş