Paylaş
ABD Dışişleri’ni zorladım. Hafta içi Atlantic Council’de Türkiye’den Sorumlu Bakan Yardımcısı Victoria Nuland’a yönelttiğim sorudan başka yanıt vermeyeceklerini söylediler. Nuland o gün “Daha fazla açıklık, daha fazla basın özgürlüğü, daha fazla hesap verme sorumluluğu taşıyan bir hükümet talep eden Türklerin tarafında duruyoruz” diyerek Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ziyaretinde kullanılacak tonu ortaya koydu aslında. Ve gerginleşen ikili ilişkileri yumuşatmak için düşünülen ziyareti, Suriye, Mısır, İsrail ekseninde bir tür ‘Mission Impossible’a çevirdi. Yine de bir şeyler bulabilir miyim diye cuma sabahı Pentagon’a gittim. Öyle ya… Bir de füze işi var.
Füze uzmanları
Kaynaklarımı sırayla dolaşıyorum. En sonunda, pazartesi Savunma Bakanı Chuck Hagel ve Davutoğlu arasında yapılacak görüşme için, saat 11.00’de binada bir hazırlık toplantısı düzenlendiğini ve dışarıdan da gelenler olacağını öğrendim. Aşağı indim. Pentagon misafir kabul salonuna oturdum. 10.30’dan itibaren gelenleri beklemeye başladım. Ve evet, iki kişi yakaladım. Hem de füze uzmanları…
Yeni teklifler geliyor
Misafirlere ayrılan banklarda konuşuyoruz. “Pentagon Suriye’de isteksiz olduğuna göre Hagel görüşmesinde en önemli gündem maddesi herhalde Çin füzeleri” dedim. İçlerinden kıdemli olan, “En önemlilerden biri” dedi. “Peki son durum ne” diye sordum; şunları anlattı: “Yönetim bunu Türk tarafıyla yoğun görüşüyor. Türkiye’ye Savunma Bakan Yardımcısı Jim Miller, Victoria Nuland ve NATO’dan yetkililer gitti. Görüşmelerin içeriğini söyleyemem. Ama Toria’nın (Nuland) görüşmelerinde açık bir diyalog başladığını söyleyebilirim. Şirketler tekliflerini yenileyecek. Fakat Türk tarafının kapasiteden sonra ikinci ve üçüncü öncelik olarak belirlediği teknoloji transferi ve ortak üretimde ne kadar yol alınır bilmiyorum. Bunun Amerikan Kongresi nezdinde bazı bağlayıcı limitleri olduğu gibi şirketler de her şeyi paylaşmak istemeyebilir. Söylendiğine göre Çinliler ‘Her şeyi paylaşacağız’ demiş. Hiç doğru olabilir mi!”
Cumhurbaşkanlığı düğümü
Bir Türk kaynağım anlattı. Biliyor musunuz, Türk tarafı füze ihalesi sürecinde politik boyutu seçim kriterlerine eklememiş ve Dışişleri Bakanlığı’ndan bu konuda hiçbir mütalaa almamış. Halbuki teknik yönü ağır basan konu şimdi politikanın göbeğine oturmuş durumda. Benim gördüğüm, Başbakan da bu füzeleri artık tamamen cumhurbaşkanlığı seçim takvimine yerleştirdi. Neden mi? Sebep Türkiye’nin, baskıların ardından Çin füzesinden çark etmeye, bunun için de konuyu ağustostan sonraya sarkıtmaya hazırlanması. “Erdoğan cumhurbaşkanı olsun, çark etme işi de sonraki başbakana kalsın” diye… Öyle ya, Savunma Sanayii İcra Komitesi’nin başı Başbakan. Pentagon misafir banklarında “Sizce 10 ay içinde bu ihale tamamlanabilir mi” diye de sordum. Konuştuğum kişi de kinayeli bir gülüşle çok açık söyledi: “Hayır, tamamlanmaz.” “Sebep cumhurbaşkanlığı seçimi mi” diyecek oldum, “Orada duralım, o sizin yorumunuz olur” dedi.
Yeni formül
Çin’e şimdiden geçmiş olsun. Türk savunma sanayiine de. Peki Davutoğlu’nun gündeminde başka neler var? Füzedeki gibi top çevrilecek. Suriye elbette, Yönetim’in adamlarının konuşmaktan en çok kaçtıkları konu. Bu arada söylemiş miydim hatırlamıyorum, Amerikan Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’ye bakan Avrupa masasına tarihinde ilk kez Ortadoğu ve Kuzey Afrika konularını koordinasyon görevi de verdi; duymuş muydunuz? Türkiye’nin rol oynadığı hemen her dış politika meselesi Ortadoğu’yla ilgili olunca, Türkiye’yi Ortadoğu masasına havale etmek yerine eylülden beri bu çözümü buldular.
Kıbrıs çözümü
Amerikan tarafı için Davutoğlu görüşmesinin ağırlıklı konularından biri Kıbrıs olacak. Çünkü Nuland’ın başından beri üzerinde durduğu bir konu bu. Nuland son konuşmasında bana kalırsa ümit veren bir analojiyle, Kıbrıs’ta keşfedilen doğalgazın, 2. Dünya Savaşı sonrasında Almanya ve Fransa’yı bir araya getiren kömür ve çeliğin rolünü üstlenebileceğini söyledi.
Kılıçdaroğlu ne istiyor?
Dediğim gidi Davutoğlu’nun işi zor. Ama Washington’a ay sonunda gelecek Kemal Kılıçdaroğlu’nun durumu ise tamamen farklı. Anlatayım. Niye geliyor Kılıçdaroğlu? Tam belediye seçimleri öncesi… Her şey bu kadar sıkışıkken… 2010’da genel başkan seçilmesinin ardından bu unvanla Washington’a ilk ve son ziyaretini yapmaya hazırlanıyor da ondan. Bunu Kılıçdaroğlu ile yüz yüze konuşmuş bir kaynağımdan doğrulattım. Ağustosta Kılıçdaroğlu da cumhurbaşkanı adayı olmak istiyor ve ABD’yi iki seçim arasında ziyaret etmektense bu işi kasımda yapıp bitirmek istiyor. Neden mi? Çünkü büyük bir finale hazırlanıyor Kemal Bey. Ya kazanıp cumhurbaşkanı olacağı ya da emekliye ayrılacağı görkemli bir final. Kılıçdaroğlu’nun Sarıgül gibi birini neden bu kadar kolay kabul ettiği de böylece
anlaşılabilir. Politikaya giren, kurnazlık yapamayan, biraz fettan olmayı beceremeyen, CHP gibi bir hizip cennetinde bazen sert çıkması gerekirken bunu başaramayan ama bence halen kirlenmemişliğini, iyi niyetini korumayı başaran bir namus timsali olarak o da politikadan çekilmeye doğru gidiyor da ondan.
Paylaş