Veli’ye no Riki’ye yes

Geçen hafta Malatya Kürecik’teki radar ve Gaziantep’teki Patriot üssüyle ilgili bir yazı yazmıştım.Ve Washington merkezli Füze Savunma Yanlısı Birlik’in başkanı Riki Ellison’ın bu iki üssü ziyaret ederek benimle izlenimlerini paylaştığını haber vermiştim

Haberin Devamı

Yazıyı yazdığım ana kadar her iki üsse de Türk gazeteci alınmamıştı.
Ben de “Şimdilik Ellison’ın notlarıyla yetinmek zorundayız” demiştim.
İki şey oldu…
Yazıdan sonra bir grup gazeteci önce Gaziantep’teki üsse davet edildi.
Çekimler yapıldı…
Amerikan askerleri arasında tercümanlık da yapan bir Türk asıllıyla görüşüldü vesaire…
İşin Kürecik faslında da…
Hayır Gaziantep’teki gibi bir şey olmadı…
Ama Kürecik işinin başından beri peşini bırakmayan Malatya Milletvekili Veli Ağbaba yazıyı okuyup konuyu hem Meclis gündemine getirdi hem de bununla ilgili bir soru önergesi verdi.
“Ben milletveklili olarak giremiyorken bir silah lobicisi içeri nasıl alınır…”
“Başbakan cevap versin” diye…
Meclis kürsüsündeki konuşmasından sonra Ağbaba’yla konuştum.
Meseleyi nasıl takip ettiğini sordum.
*Önce soru önergesindeki sorular… Sonra konuşmamıza ve olayın vahim yanlarına geçeceğim…

1) ABD vatandaşı Riki Ellison hangi tarihte Türkiye’ye giriş yapmış, hangi tarihte Türkiye’den ayrılmıştır?
2) Lobi faaliyetleri yürüten Riki Ellison hangi tarihlerde Kürecik Füze Kalkanı’nı ziyaret etmiştir?
3) Ellison üslere hangi sıfatla girmiştir?
4) Ellison, Kürecik’teki kalkana kimin izniyle girebilmiştir?
5) Başbakan olarak belirtilen tesislere milletvekillerinin girmesine izin verilmemesine rağmen, bir ABD’linin girmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
6) Başbakan olarak belirtilen üsleri ziyaret ederek, içeride gerçekleştirilen çalışmalar hakkında siz de bilgi almayı planlıyor musunuz?

Kürecik, Ağbaba için artık rutin uğraş halini almış.
Radarın Kürecik’e getirileceğinin duyulduğu 2011 Eylülü’nden beri uğraşıyor.
Ama her seferinde kapıdan dönüyor.
Başvurmadığı yer yok.
Bana bütün izin talep yazıları ve bunlara aldığı cevapları gönderdi.
Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, NATO Daimi Temsilciliği, ABD Büyükelçiliği, ABD Savunma Bakanlığı, NATO Genel Sekreterliği…
Kim var kim yok hepsine sormuş…
Hiçbiri de “Tamam, girebilirsiniz” dememiş.
“Ne yapacaksınız bu soru önergesinden sonra” dedim.
“Eğer Başbakan bu sorulara cevap vermezse yine başvuracağım” dedi.
Yine yanıt vermezse…
“Gerekirse Meclis gündemine tekrar getireceğim. Bu Amerikalı’nın girip benim içeri giremememi büyüteceğim” dedi.
“Bunun dışında yeni bir gelişme oldu mu üsle ilgili” dedim.
“Malatya İl Özel İdaresi burayı köy yolu kapsamına aldı geçenlerde. Köy olmadığı halde... Bunun için para ayırdı. Onu da Meclis gündemine getirdim” dedi.
“Peşini bırakmıyorsunuz” dedim.
“Bu iş ilk ortaya çıktığından beri peşindeyim, bundan sonra da bırakmayacağım” dedi.
Radar iyidir kötüdür…
NATO şöyledir NATO böyledir…
Bunların hespi bir yana, bu olaydaki asıl vahim olan yan şu.
Başından beri bu radar meselesi Türk halkına hiçbir zaman açıkça anlatılmadı.
Ve hiçbir zaman şeffaf bir şekilde… Olması gerektiği gibi açıklanmadı.

Size çok basit bir karşılaştırma yapacağım şimdi.
Amerikalılar 2011’in Eylül ayında sadece Türkiye ile değil yeni oluşturdukları füze savunma kalkanı konseptinin ikinci fazı için Romanya ile de bir anlaşma imzaladılar.
Beyaz Saray hepsini kendi kamuoyuna açıkladı
Sonra da Amerikan Dışişleri Bakanlığı Romanya ile törenle imzalanan anlaşmanın detaylarını bir basın duyurusuyla herkese ilan etti
Fotoğraflı…
Uzun uzun…
Peki bizde noldu?..
Ay başında  Amerikan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland kısa bir basın açıklaması yaptı.
Hepsi o.
Ne neyin kabul edildiği belli…
Ne kimlerin kabul ettiği…
O anlaşmayla ilgili protokol 14 Eylül 2011’de Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Amerikan Büyükelçisi Frank Ricciardone arasında imzalandı.
Ama Romanyalılar nasıl her şeyi açık açık söyledilerse…
Bizde tam tersine hiçbir şey açıklanmadı.
Tabii Amerikalılar da Romanya ile yaptıklarına benzer bir duyuru yapamadılar.
Ben size şimdi işin daha trajikomik tarafını söyleyeyim.
O protokolün imzalandığını Genelkurmay Başkanlığı’nın duyurularından birinde görmüş arşivime kaldırmıştım.
Sonradan o da uçtu.
En son linke girmeye çalıştığımda karşıma “sayfa bulunamadı” yazısı çıktı.
Ağbaba “Peşini bırakmayacağım” diyor ya.
Ben de buradan aynısını söylüyorum.
Eğer benim de görevim halka haber vermekse…
Ben de o imzalanan protokolü bulmak için sonuna kadar çabalayacağım.
En son Amerikan Dışişleri Bakanlığı’na Bilgi Edinme Yasası’na dayanıp başvuruda bulundum.
Yasal süre çoktan geçti.
Her hafta arayıp “Ne oldu” diye soruyorum.

 

Yazarın Tüm Yazıları