Twitter Jack ve Ekşi Sözlük Sedat

AYNI yaştalar. İkisi de 1976 doğumlu.

Haberin Devamı

İkisi de liseden itibaren kod yazmaya başlıyor. İkisi de en büyük buluşlarını yapmadan önce uzun süre başka yazılımlar üzerinde çalışıyor. Ve ikisi de okudukları üniversiteleri bitirmeden ayrılıyor.

Jack Dorsey, en son New York Üniversitesi’ni bırakıyor. Sedat Kapanoğlu ise eğitim defterini Doğuş Üniversitesi’nde kapatıyor.

*

SONRA hayatlarındaki asıl fasıl başlıyor.

Sedat, 1999’nın Şubat ayında kuruyor Ekşi Sözlük’ü. Arkadaşlarıyla iletişim kuracağı bir platform olarak. Jack ise aşağı yukarı aynı dönem, New York Üniveristesi yıllarında aynı sebeple düşündüğü Twitter fikrini, Ekşi Sözlük’ün kuruluşundan tam yedi yıl sonra, 2006’da şirket haline getiriyor. Ve işte iki sıradışı zekânın hikâyeleri arasındaki asıl kırılma da bundan sonra başlıyor.

*

Haberin Devamı

JACK, üniversitedeki özgür düşünce ortamında bulduğu fikri zenginleştirecek, büyütecek bir ekosistem içinde yaşarken, Sedat, zamanının çoğunu fikrinin gelişmesinin önündeki engellerle boğuşarak geçiriyor.

Jack, fikrini satın almak isteyenleri reddederek, kendine yeni finansal kaynaklar yaratarak sürekli büyüyor.

Sedat yarattığı platformun içeriği nedeniyle karşılaştığı sorunları çözmek için çabalıyor.

Jack yatırımcılarla toplanıyor.

Sedat, Ekşi Sözlük’e açılan davalar yüzünden avukatlarla.

Jack ülkesine katma değer sağlayan bir girişimci olarak kendi hükümeti tarafından ayakta alkışlanıyor, Beyaz Saray davetlerine çağrılıyor. Sedat, kendi hükümetince ortalığı karıştıran bir “zıpır” olarak görülüyor.

Ve sonunda...

Jack 2.4 milyar dolar kişisel servete sahip zengin bir işadamına dönüşüyor.

Sedat ise en sonunda ülkesinden ayrılmaya karar veriyor. Bundan altı ay önce, Türkiye’yi bırakıp Jack’in ülkesine göç ediyor.

*

BUGÜN sandık başına giderken herkesin kafasında bir düşünce olacak. Herkes kendince belirlediği bir önceliğe göre oy verecek. Ancak ben anlattığım bu Sedat ve Jack hikâyesinin, bu ülkenin en önemli meselesi olduğunu düşünüyorum. Bugün dünyada 300 milyonun üzerine aktif kullanıcısı olan Twitter’ın dünyayı dönüştürme gücünü düşününce, ayda 21 milyon ziyaretçiye ulaşan Ekşi Sözlük’le kaçan fırsatı Türkiye’nin en büyük sorunu olarak görüyorum. Türkiye’yi diğer bütün problemlerin çözümü için gerekli özgür düşünce ve kalkınma ortamından mahrum bırakan en büyük handikap.

*

Haberin Devamı

BUNDAN yedi yıl önce Ayşe Arman’a verdiği bir mülakâtta “Bizde fikir özgürlüğü, ağzımızdan çıkan lafın sonuçlarından korkmamızı gerektirecek kadar vahim durumda” demişti Sedat Kapanoğlu. Ve sonra da Türkiye için şu harika tespiti yapmıştı: “Ortada bir yasa olmasa da, kendi görüşünü söyleyeni, toplum olarak dışlamaya hazırız. ‘Ya sev ya terk et’ diyoruz. Haliyle bu millete, bu topluma gönül bağı besleyen; sırf toplumla, milletle bağına zeval gelmesin diye aynılaşıyor.” Aynılaşmayı reddettiği için gitti Sedat. Ve altı aydır bulunduğu ABD’de, bitmek bilmeyen o sıkıcı bürokratik işlemlerle boğuşma pahasına, yeni fikirler ortaya çıkarabileceği özgür bir düşünce ortamında yaşamak için ayrıldı.

*

Haberin Devamı

SEDAT Kapanoğlu ve Jack Dorsey’nin öyküleri arasında bu karşılaştırmayı yapmamda bana ilham veren, New York Üniversitesi Uygulamalı Psikoloji bölümünün öğretim üyelerinden Selçuk Şirin’in “Yol Ayrımındaki Türkiye” kitabını tavsiye ederim. Ay başında çıkan kitabında, Şirin de “Ya özgürlük ya sefalet” diyor. Ve bugün Türkiye’de yaşanan demokrasi sorunlarının ülkenin kalkınmasına nasıl engel olduğunu anlatıyor. “Demokrasi karın doyurur mu” diye düşünen bir halka, somut olarak demokrasinin nasıl doğrudan tencerenizle ilgili olduğunu gösteriyor. Demokrasi olmadığında toplumun geniş bir kesiminin nasıl ekonominin dışına itildiğini... Kadınlar, azınlıklar ve iktidara yakın olmayanların nasıl üretimden uzak tutulduklarını... Onların yerine, sırf hükümete yakın oldukları için ekonomiye katılanların da nasıl bilgi ve beceriden yoksun olup katma değeri yüksek üretimi başaramadıklarını... Sedatların nasıl  gittiğini... Sedat’ın fikrini kopyalayıp kötü bir kopya olarak kalanların da ilerlemeyi nasıl baltaladıklarını verilerle ortaya koyuyor.

*

TESADÜF değil.

Haberin Devamı

Şimdiye kadar her zaman etrafına bir model ülke olarak sunulan Türkiye’nin şimdi kalkınma ve demokrasi arasındaki ilişkinin test edildiği bir laboratuvara dönüşmesi şans değil.

Bu alanda ileride verilecek Nobel’i bir Türk’ün, Massachusetts Institute of Technology’den Daron Acemoğlu’nun kazanacak olması bir rastlantı değil.

Bu yüzden eski Amerikan Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ın dediği gibi bir “anayasal kriz” yaşayan Türkiye’nin beş ayda iki seçim yapması da boşuna değil.

Bugün vereceğiniz oylar, dünya için de çok önemli bir veri sayılacak.

Toplumsal davranışları izleyen akademinin böyle bir durumda bir ülkenin nasıl hareket ettiğini görmesi için bulunmaz bir fırsat olacak.

Haberin Devamı

1 Kasım seçimleri, demokrasi ve kalkınma arasındaki ilişkide, Türkiye için tarihe bir yol ayrımı olarak geçecek.

 

Yazarın Tüm Yazıları