Türkiye ile İsrail kimyasalları konuşmaya başlamıştı

İsrail’in Cuma günü gelen özründen tam üç hafta önce Washington’da Türk-İsrail ilişkilerini en iyi bilen isimlerden biriyle aramızda geçen konuşmaydı bu.
Ve bastırmamın sebebi de bana söylediği bir bilgiydi.
“Türk ve İsrail güvenlik birimleri, bundan birkaç hafta önce buluşup Suriye’deki kimyasal silahları konuştular. Bu silahların devlet dışı aktörlerin eline geçmesini nasıl önleyeceklerini görüştüler.”
Çok uğraştım doğrulayıp yazmak için…
Çok sorup soruşturdum ama kimse ağzını açmadı.
Sonradan anlaşıldı ki, o sırada meğer pişen başka şeyler varmış.
Ve kimsenin de bu sefer Obama’nın devreye girdiği işi son anda bozabilecek bir riske girecek hali yokmuş.

Netanyahu zaten söyledi.
Kendi kamuoyuna özrü gerekçelendirmek için Suriye’deki durumu mazeret olarak kendisi de açıkladı.
Ancak Suriye’deki genel karışıklıktan öte işin asıl hızlandırıcısının Suriye’deki kimyasal silahlar olduğu da artık iyice anlaşılmaya başlandı.
Bir bölge uzmanı durumu bana aynen şöyle tarif etti:
“Eskiden İsrail için enerjisini harcadığı bölgedeki en büyük tehlike İran’ın nükleer silaha kavuşma ihtimaliydi. Şimdi Suriye kimyasalları ve İran’ın nükleeri yüzde 50-50 oldu.”
Artacaktır.

Türkiye ve İsrail arasında kimyasalların nasıl ele alınacağı konusundaki işbirliği artık önünde hiçbir engel olmadan yürüyecektir.
İşbölümü ise şöyle olacaktır…
İsrail’in yüksek teknolojiye dayalı istihbaratı ve tıpkı 30 Ocak’ta Şam’da yaptıkları operasyonda kullandıkları türden vuruş gücü.
Türkiye’nin de isyancılar üzerindeki ağırlığı sayesinde sahada etkin olma kabiliyeti.
Ki isyancılar denildiğinde de…
Kimyasal silahların nasıl ele alınacağı konusunda Ürdün’de Amerikalılardan eğitim almış olanları…

Bazı şeyleri alt alta koyduğunuzda aslında her şey çok net görülüyor.
Suriye’deki durumun yarattığı riskler …
Kıbrıs’ta çözülmesi gereken enerji anlaşmaları…
İki tarafın da İran’la yaşadığı derin ihtilaf…
Amerika’nın iki yakın müttefiğinin kriz haline daha fazla tahammül edemeyecek bir noktaya gelmesi…
İsrail ve Türkiye’nin bu yakınlaşmayı gerçekleştirmesi için aslında her şey var.
Ancak bölgede hiçbir şey bir matematiğe bağlı, rasyonel ilerlemediği için herkes yine de şaşırıyor.
Hatta siz Amerikalılar şaşırmadı mı sanıyorsunuz.

Erdoğan John Kerry’nin Ankara’ya varmasından önce Viyana’da Siyonizm yorumu yapınca saçlarını yolmaya başlamış birkaç kişi.
“Tamam” demişler, “bitti.”
Felaket bir Ankara programı.
Erdoğan ile hayalkırıklığı bir görüşme.
Kerry’nin ilk gezisinde dünyanın sonu.
Ama o aşamadan özüre kadar gelindiğinde de Erdoğan’ın Siyonizm yorumu için geriye bakıp şimdi aynen şunu demeye başlamışlar:
Şafaktan önceki zifiri karanlık.