Tophane’yi savunacakken Tophaneli’yle çatışan Gagosianlar

Çarpıklık şurada. Bu tür hikâyelerde birkaç tip kötü adam vardır. Ya ağzı sulanmış bir emlak yatırımcısıdır...

Haberin Devamı

Ya hesap derdi olmayan bir Wall Street fırlamasıdır... Ya da lüks bir mağaza zinciridir. O yüzden Tophane’deki gentrification (bir mahallenin değerlenmesi sonucu oluşan sosyo-kültürel değişim) çatışmasında anlamadığım, sanatçıların o kavgada ne işi olduğu. Bütün gelişmiş şehirlerde gentrification’ın her zaman mağduru
olmuş... Mahalleliyle kötü adamlara karşı savaşmış sanatçıların İstanbul’da düştüğü bu durumun saçmalığı!..
Bu meselede bir öncü rolleri her zaman oluyor, kabul ediyorum. Gentrification sanatçı göçünden sonra başlıyor. New York, Berlin, Hamburg, Londra, Barcelona... Her yerde aynı. Ama şöyle bir farkla.
İPUCU SANATÇI
Örneğin Manhattan’da işin çığrından çıkmaya başladığı dönem... Ev fiyatları artınca bir grup sanatçı 70’lerde Williamsburg’e geçiyor. Brooklyn’de, Dominikli, Porto Rikolu, Satmar Yahudilerinin yaşadığı suç bölgesine. Polis Serpico’nun vurulduğu batakhaneye...
Bu sırada Manhattan abad olmaya devam ediyor. Ve sanatçı tayfası, 80’lerde SoHo’da da barınamaz hale geliyor. 90’larda East Village patlıyor. Ve çoğunun kaçıp sığındığı yer, sonunda ucuz Williamsburg oluyor.
BOHEM İSTİLASI
Böyle böyle, eskinin suç bölgesi, vintage elbiselerle gezen bohem kadınlar ve saçı sakalı birbirine karışmış bohem erkeklerin istilasına uğruyor. Üç bin kişi oluyorlar. Ama çelişki şu ki, Manhattan’daki kapitalistler bu sefer Williamsburg’e dadanıyorlar. “SoHo’yu bitirdik, East Village’dan kovduk. Şimdi madem buraya geldiniz, bir bildiğiniz vardır” deyip burada çalışmaya başlıyorlar. Ve mağazalar, rezidanslar, restoranlar derken, kiralar Williamsburg’de de fırlıyor.
BİR KISIR DÖNGÜ
Sanatçının kaçtığı, emlakçının kovaladığı bir kısır döngü bu. Tekrar koli yapanlar, Williamsburg’den ayrılıp, şimdi Red Hook, Harlem, neresi ucuz kaldıysa oraya gitti bile. Kalanlarsa kiralar artmasın diye halen direniyor. Girişte koşer et satan Yahudi kasapla omuz omuza...
Daha önce bir kopukluk var demiştim. İstanbul’da yapılan sanatın içeriğiyle, sanatı yapanla, hatta sanatın yapıldığı yerle, New York’taki anlayış arasında bir uçurum var. Bunun New York’ta da karşılığını bulursunuz tabii. Gagosian türü galeriler... Üst sınıf sergi açılışları... Hollywood tipi gösterişli işler New York’ta da var. Ancak akımları, sanat tarihini etkileyen hangisi derseniz... O küçük Gagosian’larda vakit kaybetmezseniz!.. İşin çıktığı yerler, yine emlakçıların takip ettiği, çulsuz gençlerin stüdyolarıdır.
Eğer İstanbul’daki sanatçılar, bu kadar çok kötü adamın olduğu acımasız bir sistemde mahallelinin algısında kötü adam olmayı başardıysa... Densiz zengin çocuğu durumuna düştüyse... O grup Nişantaşı’ndan hiç çıkmasın.

Haberin Devamı

Washington’a benzemesinden iyidir

Haberin Devamı

Tophane’de yaşanan olayda, sistemi kanırtması gereken sanatçıların alt sınıf tarafından tam tersine azgın zengin gibi görülmesi çok kötü. Ancak tarafların kim olduğu bir tarafa, bu çatışmalar modern şehir yaşamı açısından da kaçınılmaz... Washington’da          U Street üzerinde Ben’s Chili Bowl diye bir hamburgerci var. Zaten şehirde en iyi becerdikleri iş hamburger yapmak, onların arasında da en kendine özgü olanı... Şaşıracaksınız belki ama Washington dünyada getto yaşamının en hâkim olduğu kentlerden biri. Şehri Beyaz Saray’ın ortasından dikine kesen 16. Sokak’ı bir sınır kabul edin. Sağ taraf siyah, sol taraf beyaz bölgesi. Sağ taraf fakir, suç oranı yüksek, güvensiz kesim. Sol taraf, zengin, kurtarılmış bölge. İşte Ben’s Chili de o sağ tarafın dükkanlarından biri... Çalışan herkes siyah. Turist değilse gelenler siyah. Dükkândan çıktığında da sokak siyah...
GEORGETOWN GETTOSU
New York, İstanbul gibi yerlerde bir çatışma var. Çünkü sınıflar birbirlerinin alanlarına girmeye çalışıyor. Para, eski kenti istiyor. Peki ya Washington gibi olsa?.. Hâlâ gettoların sınırlarını koruduğu bir yer... Ben’s Chili’nin olduğu U Street gibi dükkânların siyahlara ait olduğu, Georgetown gibi siyahlar gelmesin diye metronun yapılmadığı mahalleleri olan bir kent...
SEÇİM GÖSTERGESİ
Yüzde 60’a yakın nüfusun siyah olduğu Washington’da da gentrification tartışmaları oluyor. Kentin güneydoğusunda Anacostia beyazlaşıyor diyorlar. Kongre Binası’nın arkasındaki Capitol Hill bohem istilasında diye yazıyorlar. 20 yıl öncesine kadar zengin siyahların olduğu Golden Coast’ta evleri zengin beyazlar devralıyor diye kızıyorlar. Ama geçen hafta kentte yapılan seçime bakın. Bütün bunları söylemek için daha çok erken olduğunu anlarsınız...
AYRIMCLIK YILLARI
1975’ten beri belediye başkanı seçen kenti, çoğunluk siyah diye hep Demokrat Partili siyahlar yönetiyor. Altı dönemdir, kesintisiz... Bu yüzden Demokratların ön seçiminde de iki siyah yarıştı. Ancak biri zengin beyazların desteklediği siyahtı... Diğeri fakir siyahların... Seçimden sonra demografik haritada oyların dağılımına baktım. 50’lerdeki ayrımcılık yılları gibi. Herkes safına çekilmiş.
İstanbul’daki referandum haritası da bir bölünmüşlük gösteriyor, evet. Ama hiç değilse kentte bir dinamizm de var. Sınıfsal çatışmalara kadar varan bir iç içe geçmişlik... Tıpkı New York gibi.
Ya Washington’a benzese... Kaskatı!..

Yazarın Tüm Yazıları