Paylaş
Kürt kuvvetleri hafta içi Tel Abyad’ın kontrolünü ele geçirince, IŞİD’in 2013 Eylül’ünden beri tam olarak hâkim olduğu ve merkez haline getirdiği Rakka’nın en önemli ikmal yolu kapandı.
SON iki yıldır Türkiye’ye her gittiğimde Şanlıurfa Akçakale’ye de geçiyorum.
Ve Mart 2013’te önce El Nusra’nın, Ocak 2014’te de IŞİD’in kontrolüne geçen Tel Abyad’ın tam karşısındaki Arap çoğunluklu sınır ilçesinde neler olduğuna bakıyorum.
Sınır kapısının dibinde, güvenlik güçlerinin önünde yaşanan yasadışı geçişler bir tarafa...
Gümrükteki bitmeyen kamyon trafiğini hiçbir zaman aklım almadı.
Her seferinde aynı şeye tanık oldum.
Çimentodan gıdaya, malzeme taşıyan kamyonlar Akçakale gümrüğüne geliyor...
Malı gümrük bölgesinde indiriyor...
Suriye tarafından gelen başka bir kamyon da malı gümrükten teslim alıp Suriye’nin içine götürüyordu.
Böylece sınır geçişi yapılmadan mal ticareti devam ettiriliyordu.
Bunun karşılığında da IŞİD sınıra bayrak çekmiyordu.
Kör kör gözüm parmağına olmasın, Türkiye ‘rencide’ olmasın diye.
Tel Abyad düşünce bu alışveriş de bitti.
IŞİD, Tel Abyad’ın 100 km güneyindeki Rakka için en önemli lojistik kapısını kaybetti ve Suriye’deki momentum da ilk kez IŞİD aleyhine değişti.
Bunun sonuçlarını birkaç hafta içinde göreceğiz.
Lojistik desteğini kaybeden örgütün çatışmalardaki etkinliği de, belirgin biçimde düşecektir.
AMERİKALILARIN Türk tarafına uzun süredir söylediği, IŞİD’e katılmak isteyen yabancı savaşçılara karşı sınır kontrolü fiilen gerçekleşmiş oldu. Ancak bu da başlı başına dramatik bir gelişmedir. Tel Abyad’ın düşmesiyle Amerika ve Batı ülkelerinin Türkiye’den istedikleri sınır güvenliğini NATO üyesi Türkiye değil, PKK uzantısı PYD sağlamış oldu.
WASHINGTON, bu hafta açıkladığı terör raporunda PKK’yı 1997’den beri olduğu gibi bu sene de terör listesinde tutmaya devam etti. Ancak raporda PKK’nın Suriye kolu PYD’ye karşı çok dikkatli bir dil kullanıldı. Ve PYD terörist sayılmadı. Sadece, Türkiye’nin PYD’yi terörist kabul ettiği bilgisi verildi. Tel Abyad, Ekim 2014’te Kobani’de resmen başlayan ABD-PYD ilişkisini bir üst aşamaya taşıdı. Ve iki taraf arasında IŞİD’e karşı mücadele şeklinde kurulan işbirliğinin kurumsal bir seviyeye doğru sağladığı ilerlemede yeni bir dönüm noktası aşıldı.
HAFTA içi bunu Amerikan Dışişleri Sözcüsü John Kirby’ye sordum. ABD’nin PYD ile hangi ölçüde işbirliği yürüttüğünü öğrenmek istedim. “Kentin alınması konusundaki işbirliği hava saldırılarıyla oldu, koalisyon hava saldırıları” diye cevap verdi. Son derece diplomatik bir şekilde, sadece kentin alınmasına yönelik işbirliğinin çerçevesini çizdi Kirby. Podyumdan daha fazla detay vermekten kaçındı. Ama benim konuştuğum bir Amerikan yetkilisi, özellikle Kobani’nin düşmesinden sonra PYD ile yürütülen ortak çalışmaların,
IŞİD’den geri alınan yerleşim yerlerindeki bubi tuzakları ve mayınların temizlenmesi işine kadar uzandığını anlattı. Amerikalıların koordine ettiği, ismini verdikleri ama yazılmasını istemedikleri uluslararası bir örgüt üzerinden. Tel Abyad, PYD ve ABD arasındaki bu çalışmaların da devamını sağlayacak bir gelişme oldu.
TÜRKİYE ve ABD arasında Suriye konusunda yaşanan farklılıkların en somut, en belirgin haliydi Kobani hikâyesi. Obama’nın 19 Ekim 2014’te Erdoğan’a haber vermek için açtığı telefonun ardından Erdoğan’ın itirazına rağmen Amerikalıların Suriye’deki PKK uzantısı güçlere silah yardımı yapması, iki NATO müttefiği arasında tartışmasız son yılların en büyük gerginliklerinden biri oldu. Tel Abyad’da, Amerikalılar bunun doğru bir karar olduğunda ısrar etmiş oldu. Beyaz Saray Sözcüsü bunu hafta içi açıkça vurguladı. Ve Türkiye’nin PYD’yi IŞİD’den daha tehlikeli gören politikası, Tel Abyad’da Türk-Amerikan ilişkilerinin üzerine bir yük daha bindirdi.
SON olarak, Tel Abyad’ın düşmesiyle, Türkiye’deki koalisyon pazarlıkları da bir değişkene daha kavuştu. Mesele sanki yeterince karmaşık değilmiş gibi bir zorluk daha. Tel Abyad, kimin kime karşı, kimin kime yakın olacağını belirleyecek bir parametre oldu.
NOT: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türk-Amerikan ilişkilerini ele aldığım “POTUS ve Beyefendi” kitabım nedeniyle hakkımda suç duyurusunda bulunmuş. Cumhurbaşkanına hakaret ve iftiradan yargılanmamı istiyor. Bazı belgelere ulaşmak için bir mahkemeye ihtiyacım vardı. Kendisine teşekkür ediyorum. Basın özgürlüğünün aleyhine olan bu gelişmeyi Türkiye’nin lehine çevirmeye çalışacağım.
Paylaş