Suriye saldırısı öncesi Washington’daki hava

Tatilden döndüm, Washington’da kucağımda buldum Suriye’ye saldırı hikâyesini. Çarşamba günü koştur koştur Dışişleri, Beyaz Saray, Pentagon altın üçgen turumu tamamladım ve görüşebildiğim herkesle konuştum. İşte topladıklarım.

Haberin Devamı

Doğru. Vuracaklar. Ama nereyi vuracaklar... Neyle... Ne zaman... Nasıl... Ne kadar süre vuracaklar... Bir de vururlarken Türkiye’ye ne olacak?
Sırayla gidelim.

Amerikan Dışişleri Bakanlığı’na akredite gazetecilerin bulunduğu “bullpen” denilen odadayım. Üst düzey bir Amerikan Dışişleri yetkilisiyle konuşuyoruz.
“Otursana” dedim.
“Oturmayacağım, bütün gün toplantılarda oturdum” dedi.
O ayakta, ben oturuyorum.
“Şu anda her şey çok akışkan. Kimse operasyonun ne zaman olacağını bilmiyor. Karar Başkan’ın” dedi.
“Başkan karar için bütün verilere sahip mi” dedim.
“Tek eksik, IC (Intelligence Community, Amerikan istihbarat kuruluşlarına verilen ad) raporu. Yanıltmak istemem ama onun da yarın (Perşembe) sabah masasında olacağını tahmin ediyoruz” dedi.
“Sonra?”
“Sonrası artık Başkan’ın kararı. Ne zaman olur kimse bilemez.”

ZAMAN

Haberin Devamı

Zaman konusunda herkes toto oynuyor.
Pentagon basın koridorunda üç gazeteci ayak üstü sohbet ediyoruz.
İçimizden birinin düğünü var ve Perşembe akşamı Potomac’de olması gerekiyormuş.
En büyük TV kanallarından birinin yıldız muhabiri.
“Vururlarsa gelirsin çok uzak değilmiş” dedim.
Daha önce birkaç kez ertelemek zorunda kaldığını anlattı, sinirinden gözleri kıpkırmızı.
“Ben Cuma akşamı olacağını düşünüyorum” dedi.
Biz de “Bol şans” dedik.
Ama argümanları son derece ikna edici.
Birincisi... Cuma akşamına kadar Suriye’deki Birleşmiş Milletler müfettişleri işlerini tamamlayıp ülkeden ayrılmış olacak...
İkincisi... Saldırının etkileri haftasonuna sarkıtılıp piyasalar fazla etkilenmeyecek...
Üçüncüsü de Salı günü St. Petersburg’daki G-20 Zirvesi’ne katılıp Putin’le yüz yüze gelecek Obama’nın tansiyonu düşürmesi için üç tam günü olacak.

HEDEFLER

Saldırının nereleri hedef alacağı, işin basına en az yansıyan kısmı.
Pentagon’da üst düzey bir askeri yetkiliyle odasında görüşüyoruz.
“Hedefler ve detaylar görüşüldü ve Başkan’a bunun bilgileri sunuldu” dedim.
“Hafta başında Ürdün’de 10 ülkenin Genelkurmey Başkanlıklarından temsilcilerin olduğu bir toplantı yapıldı, Orada da tartışıldı mı bunlar” dedim.
Ki Amerikan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Marty Dempsey de oradaydı.
“O Haziran ayından planlanmış bir toplantıydı. Kimyasal saldırı olayı olunca toplantının gündemi ona kaydı ama o toplantıda detay konuşulmadı. Genel konular ele alındı” dedi.
“Bu bilgileri saldırıdan önce hangi müttefiklerinizle paylaşacaksınız. Sadece Fransa ve İngiltere mi” dedim.
“Onun kararını bundan sonra Beyaz Saray verecektir” dedi.

SİLAH VE SÜRE

Haberin Devamı

Beyaz Saray’da kapı duvar.
Asıl karar verecek orası ama kimsenin ağzından laf çıkmıyor.
Üst düzey bir yetkiliyle yazışıyoruz.
“Bu hafta çok yoğun. Önümüzdeki hafta da G-20 toplantısı için kentte olmayacağız” dedi.
Daha fazla zorlamak istemedim.
Onun yerine bu tür durumlarda bana hep içeriden sağlam bilgi veren, şimdiye dek hiç yanıltmadı, dışarıdan bir kaynağımı aradım.
İki kelimeyle yapılacak işi özetledi. “Hızlı ve sembolik bir saldırı düşünüyorlar” dedi.
Ayrıca bunun bir politika değişikliğine işaret etmeyeceğini, kırmızı çizgiler konusunda Başkan’ın blöf yapmadığının anlaşılmasını sağlayacağını söyledi.
Buna göre en uygun yöntem de hızlı bir füze saldırısı...

TÜRKİYE

Haberin Devamı

Ya Türkiye...
Heveslenip işi tezkere tartışmalarına kadar getirenler...
Pentagon’da konuştuğum yetkili, Türkiye’nin bu işte nasıl bir rol alabileceğini sorduğumda, şimdiye kadar tartışılan meselelerde Türkiye’nin hiç adının geçmediğini söyledi.
“Üs” dedim. “İncirlik” dedim.
“Hiç duymadım” dedi.
Sonra durdu.
“Bana müsaade et, J3’ten birine sorayım. Bunu en iyi onlar bilir” dedi.
Amerikan Genelkurmayı’nın harekât birimi.
Konuştuğumuz kapı eşiğinden içeri girdi.
İçeride görüştü.
Ve döndüğünde “Evet, onda da Türkiye ile ilgili bir bilgi yok. Türkiye’nin adının geçtiğini biz duymadık” dedi.
Türkiye işin harekât kısmında rol üstlenmeyecek diyelim.
ABD ve Türkiye arasında bu konudaki iletişim ne düzeyde?
Örneğin Obama niye İngiliz Cameron ile ya da Fransız Hollande ile konuşurken Başbakan Erdoğan’ı aramıyor?
Amerikan Dışişleri yetkilisi ise sordupumda “Biz Davutoğlu ile sık sık görüşüyoruz ya” diyor.
“En son Mısır’daki darbeden İsrail’in sorumlu tutulması konusunda Başbakan ve Beyaz Saray arasındaki atışmanın bunda bir payı var mı” dedim.
“Hiç sanmıyorum. Günün sonunda Türkiye çok yakın bir NATO müttefiğidir” dedi.

SONUÇ

Haberin Devamı

Müttefik ama...
Sonunda bu saldırıdan Türkiye’nin nasıl etkileneceğine gelince...
Konuştuğum dışarıdaki kişi söyledi onu da...
“Saldırıdan sonra en fazla risk yaşayacak iki ülke İsrail ve Türkiye olacak” dedi.
Bunun Türkçesi...
İsrail hazırlığını eksiksiz yaptığından, misilleme meselesinde iş dönüp dolaşıp yine Türkiye’yi vuracak.
Amerikalılar kimyasal silah kullanımına karşı söz verdikleri gibi iki füze fırlatıp gidecek.
Attıkları füzeler sahadaki çatışmalarda hiçbir dinamiği değiştirmeyecek.
Amerikalılar Suriye’yi füzelediler diye hiçbir politika değişikliğine gitmeyecek.
Ve iş dönüp dolaşıp, yine 900 km Suriye sınırı olan Türkiye’yi vuracak.
“Amerika Esad’ı vuracak” diye sevinenler var ya.
Söyleyeyim.
Hiç sevinmesinler.

Haberin Devamı

https://twitter.com/tolgatanis

Yazarın son yazıları


#30 Temmuz 2013En heyecansız barış denemesi İsrail-Filistin 2013 Kerry’nin iftarıyla başladı
#23 Temmuz 2013 ABD'nin Suriye'de El Kaide ile dansı
#18 Temmuz 2013 Bir cinayet üzerinden Suriye bataklığı
#16 Temmuz 2013 Balyoz’dan Mısır’a Washington anekdotları
#9 Temmuz 2013 Gülen: Bir çayımızı içer dönerler
#2 Temmuz 2013 İsrail sarı kekini 1963'te Arjantin'den almış



YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN >>


Yazarın Tüm Yazıları