Paylaş
Türk hükümeti, olaya başından beri hiçbir zaman vatandaş güvenliği penceresinden bakmadı. 20 Ağustos’ta Gaziantep’te 10 kişi, 11 Şubat 2013’te Cilvegözü’nde 18 kişi, 11 Mayıs 2013’te Reyhanlı’da 52 kişi öldü. Bombalarla... Ve bu olayların hiçbirinde hükümetten kimse sorumluluk üstlenmedi. En kötüsü… Reyhanlı’dan beş gün sonra Başbakan Washington’da Obama’yla buluştu. Sanki o patlama savaşa girmiş bir ülkenin uğrayacağı kaçınılmaz bir zayiatmış gibi…
Batı ülkeleriyle Suriye konusundaki makas da bu yüzden ortaya çıktı. Gelişmiş ülkelerin dış politika önceliğinin her zaman kendi vatandaşlarının güvenliği olduğunu bir türlü kabul etmediler. Kimyasal silahlardan arındırılmış bir Suriye’nin hem İsrail hem de Amerikalıların kaygılarını büyük ölçüde gidereceğini Türk hükümeti bu yüzden bir türlü öngörmedi. Bir Batılı tek bir vatandaşının bile burnu kanamadan “Bu işten nasıl sıyrılırım”a bakarken, Türk hükümeti, artık ne demekse “Ben tarihin doğru tarafında durayım da, vatandaşlarımın ölmesi bunun onurlu bir bedeli olsun” diye düşündü.
Türk hükümeti, başta ABD, Batı’nın Suriye’deki duruşunu kendisine destek olan medyanın da katkısıyla Türk kamuoyuna her zaman yanlış aksettirdi. 2011’in martından ağustosuna kadar Türkiye başrolde, bütün dünya da Türkiye’nin Esad’ı ikna etmesini bekliyormuş gibi davrandılar. 2012 başına kadar Esad’ın devrilmek üzere olduğunu, Amerika’nın bütün hesapları yaptığını iddia ettiler. 2012, Amerika’da seçimler olduğu için Obama’nın bir şey yapmayacağı ama kasımdan sonra Suriye işini halledeceği laflarıyla geçti. 2013 başından beri de bir müdahale teranesidir gidiyor.
Sonuç… Savaş yanlısı değerli yalnızlık.
Basın olarak hiçbir zaman hikâyeyi yeterince didiklemedik. Suriye sınırında neler olduğunu New York Times’tan okumaktan bıktım usandım. Hafta içi mülteci sorunlarına odaklanan Cure Violence örgütünden Karen Volker ile konuşuyoruz. Ürdün’deki mülteci kamplarının çetelerin eline geçtiğini anlattı. Sonra Türkiye’deki kamplarda da böyle bir risk olduğundan bahsetti. Geçen yıl Türkiye’deyken bu kamplara girmek istediğimde, kapıdaki bir polis söylemişti. “Adınız bize verilen, uygun görülen gazeteciler listesinde yok, giremezsiniz” diye. Bunları atlamak hepimizin utancı…
Suriye krizi, Gezi Olayları’ndan Kürt açılımına, ekonomiye bütün iç politika meselelerinde başrol oynadı ama Türk hükümeti konuyu her zaman olduğundan önemsiz göstermeye çalıştı. İşin ne hale geldiğini anlamanız için tek bir örnek... Salı günü, Patriot füzelerinin üreticisi Amerikan Lockheed Martin’in Başkan Yardımcısı Michael Trotsky ile görüşüyoruz. Türkiye’nin 4 milyar dolarlık hava ve füze savunma sistemi ihalesini. “Son durum ne” dedim. “Suriye’deki durum Türkiye’nin dikkatini uzun menzilli füze savunma sisteminden başka bir yöne çevirdi. Elbette daha sonra yaşanan halk olayları da Başbakan’ı bir karar almaktan uzaklaştırdı” dedi. 30 gün içinde bir karar çıkmasını beklediklerini söylese de, durumu açıklamıyor mu?
Sürekli, Türkiye’nin Suriye krizinden bir lider olarak çıkacağı beklentisi pompalandı. Ama Suriye yüzünden Türkiye, Bağdat’ta da, Tahran’da da, Moskova’da da, Washington’da da devamlı güç kaybetti. Üstüne üstlük epey yatırım yaptığı Mısır ellerinin arasından kaydı. Ve bu sırada ne kendi kımıldayabildi ne de başka tek bir ülkeyi ikna edebildi. Yine de asparagas söyleşilerle içersinde liderlik yalanı sürdü.
Suriye’deki yanlış tercihleri yüzünden yaşadığı kayıpları da her zaman sakladı. Sadece dış politikada uğranan zarar, değerli yalnızlığın Türkiye’ye neye mal olduğu değil. Ekonomik kayıplar ve mültecilerin yarattığı sosyoekonomik yük de hiçbir zaman layıkıyla tartışılmadı.
Ve son olarak… Türk hükümeti, başından beri Suriye politikası konusunda asla şeffaf davranmadı. Muhalefete ne ölçüde destek olunuyor? Suriye’ye giden silahlarda Türkiye nasıl bir rol üstleniyor? Radikal unsurlarla olan temas ne boyutta? Ne kamuoyuna hesap verdi ne de daha vahimi parlamentosuna. En öndeki Davutoğlu dışında, bu politikanın sorumlusu kim ya da Davutoğlu gibi düşünmeyenler hangileri, hep gizli kaldı. Amerika’da Irak Savaşı’nın sorumlusu neo-conlardan bir nefeste 10 isim sayabilir herkes. Şimdiki ABD yönetiminde de Suriye konusunda kim nerede duruyor herkes biliyor. Peki bana Dışişleri’nden istihbarata, Başbakanlık ofisine Suriye fiyaskosundan mesul 10 neo-Osmanlı ismi söyleyebilir misiniz? Kimler çekti bu penguen belgeselini?
Paylaş