Paylaş
Belge İngilizlere ait. Uluslararası gazetecilik örgütü OCCRP’den (Organize Suç ve Yolsuzluk Haber Projesi) Dan O’Huiginn, İngiliz hükümetine geçen sene bir başvuruda bulunuyor. Ve Bilgi Edinme Yasası’yla 2012 Ekim’inden itibaren İngiltere Ankara Büyükelçiliği’nin Suriye silah ticaretiyle ilgili Londra’ya yolladığı raporları istiyor. İngiliz Dışişleri Bakanlığı da 8 Ocak’ta O’Huiginn’e sekiz sayfadan oluşan, bazı kısımları gizlenmiş yazışmalar yolluyor.
*
O’Huiginn’in bana da yolladığı belgeler, İngilizlerin Türkiye’de basın ve hükümeti nasıl takip ettiğini göstermesi açısından başlı başına ilginç. Ancak Karadeniz’den Suriye’ye giden ve Esad rejimine ulaştırılan silahlarla ilgili bir kısım var ki, silah ticaretinde dönen kirli işlerin kusursuz bir özeti.
*
5 Ocak 2013 tarihli bir mektupla başlıyor hikâye. Suriyeli muhalifler, Şam yönetimine ait üç geminin Karadeniz’den çıkıp sahte belgelerle Türk boğazlarını geçtiğini ve Suriye rejimine silah taşıdığını ihbar ediyor. Ve Türk hükümetinin bu gemileri inceleme yetkisi olduğunu söyleyip İngilizlerden yardım istiyor.
İngilizler, sonra bu konuda ne yapılabileceğini tartışmaya başlıyorlar. Ve o dönem yürürlükte olan AB ambargosu boyutunu araştırmaya… Daha ilginci, bu gemileri rotaları boyunca denetleyebilecek başka ülkelerin bulunmasına karar veriyorlar. Bu kısım büyük oranda sansürlendiği için NATO müttefiki Türkiye’yle ilgili herhangi bir detay ise vermiyorlar.
*
Gemileri bulmak için önce ihbar mektubunu yazan muhaliflere sordum. Sonuç çıkmadı. Sonra da Karadeniz’den yapılan silah sevkıyatlarıyla ilgili geçtiğimiz eylül ‘Odessa Network’ü adıyla kapsamlı bir rapor kaleme alan araştırmacı Farley Mesko ile görüştüm. Mesko ile İngiliz belgelerinden yola çıkarak yaptığımız araştırmada da, ortaya uluslararası politikanın konu silah ve para olunca nasıl çirkinleştiğini gösteren korkunç bir tablo çıktı.
*
Washington’daki İleri Savunma Merkezi (C4ADS) düşünce kuruluşunda çalışan Mesko’ya göre ihbar mektubunda bahsedilen gemiler, Suriye Genel Otoritesi’ne ait Souria, Finikia ve Laodicea. Dünyada silah ticaretini takip eden sivil toplum örgütlerinin aşina olduğu bu gemilerin geçmişi ise Myanmar’dan Sudan’a Libya’ya silah kaçakçılıklarıyla dolu.
Gemiler, aslında bundan birkaç yıl öncesine kadar Almanya merkezli Beluga şirketi için çalışıyorlar. Ancak sonra Amerikalı fon şirketi Oaktree, 2011’de Beluga’yı devralıyor. Kısa süre sonra da Beluga için iflas kararı alıyor. Üç gemi Suriye’ye satılıyor. Beluga da Hamburg merkezli Hansa Heavy Lift’e geçiyor.
*
Mesko’ya göre Almanlar, Amerikalılar, Suriyeliler derken sahiplik değişse de, gemilerin silah ticaretindeki işlevleri ve izledikleri rota hiçbir zaman değişmiyor. Tıpkı Beluga döneminde olduğu gibi yine aynı işi yapıp yükü de 2012’den sonra yine Ukrayna’nın Oktyabrsk Limanı’ndan alıyorlar. Mesko’nun Odessa Network’ünde uzun uzun anlattığı bu liman ise aslında Rusların dünyaya silah göndermek için kullandıkları bir depo. İşletmeci de Rus Hükümeti’ne yakın oligark Vadim Novinsky.
*
Mesko, Amerikalı bir sivil toplum kuruluşundan gelen bir ihbarla bu üç gemiden birinin yakın dönemde Türkler tarafından Boğaz geçisi sırasında denetlendiğini kabul etti. Ancak sorun, hem bu üç gemi hem de başka gemiler şimdiye kadar Türklerin gözleri önünde Suriye rejimine Karadeniz’den birçok kez silah ve cephanelik taşıdı. Şimdi sıkı durun. Mesko, bunun en son örneğinin ise geçen kasım Rodos açıklarında Yunan Sahil Güvenliği tarafından durdurulan Nour M gemisi olduğunu anlattı.
*
Hatırlarsanız, o dönem hikâye Türk basınına Suriyeli muhaliflere silah taşıyan gemi diye yansıdı. Ama rotası Libya gözükse de Suriye’ye doğru giden geminin asıl adresi Suriye rejimiydi. Nour M’nin seyrüsefer kayıtlarını çıkaran Mesko, geminin Oktyabrsk’ten yüklendiğini biliyor. Gemiden 56 konteynirlik yer kirlayan ise WikiLeaks belgelerine göre 2009’da Suriye rejimine yasadışı silah taşıdığı anlaşılan Türk şirketi TSS. Suriye kökenli Muhammed ve Sadettin Atik’in sahip olduğu TSS, 2000’de kurulmuş. Ve Muhammed Atik geçmişte sigara kaçakçılığına da uzanan yasadışı işlere bulaşmış.
*
Bunları alt alta koyduğunuzda anlamak mümkün değil elbette. Türkiye Suriye’deki iç savaşta muhalifler lehine taraf olmuşken rejime silah gitmesini nasıl engellemez! Ancak Mesko’ya göre bu ilişkiler aslında hiç şaşırtıcı değil. Örneğin Amerikalı Oaktree’nin Beluga’yı sattığı Hansa Heavy Lift’in gemilerini şimdi korsanlara karşı Rus güvenlik şirketi Moran koruyor. Eski bir albayın yönettiği Moran’ın Rus istihbaratıyla yakın ilişkisi olduğunu belirten Mesko, Moran’ın en son Suriye rejimine de paralı asker yolladığının ortaya çıktığını söyledi.
*
Bu öykü, Suriye’deki uluslararası kirli oyunun sadece bir kısmı. Alman, Amerikalı, Türk, Rus, Suriyeli… Herkesin kardeş olduğu bir karaborsanın kelle fotoğrafı. İngilizlerin silah sevkıyatlarında teftiş için neden başka ülkeleri araştırmaya başladığını ve Nour M’i kasımda neden Türklerin değil de Yunanlıların yakaladığının ise muhtemel yanıtı.
Biliyorsunuz, Makine Kimya Endüstrisi Kurumu açıkladı. 2012’de Türkiye’de satılan tabanca sayısı 2011’e göre yüzde 54 artmış. Her sene ortalama 17-20 bin arasında olan satış, 2012’de birden 30 bini aşmış. Türk silah sanayii de bir sürü paralar kazanmış.
Spor amaçlıdır mutlaka, biliyorum. Ama rica ediyorum. Artık televizyonlara çıkıp “Esad halkına zulmediyor. Bu vahşeti durduracağız” konuşmaları yapmaktan vazgeçin.
Çünkü anladığım Türkiye bu işte o kadar ustalaşmış ki… Büyük olmak istiyordu. Bence olmuş.
Paylaş