Paylaş
ORGANİZASYON Seçim öncesi münazara, 1960’tan beri bir Amerikan geleneği. Sadece televizyonda ortalama izleyicisi 70 milyon. Daha önce başkaları üstlenmiş. 1988’den beri de son yedi seçimin tartışmalarını ‘Başkanlık Münazaraları Komisyonu’ üstleniyor.
KOMİSYON Komisyonun sözcüsü Peter Eyre ile konuşuyoruz. “Tam nedir işiniz?” dedim. “Bu komisyon, bağımsız ve partiler üstü. Ve hiçbir devlet yardımı almadan başkanlık münazaralarını organize edip masraflarını karşılamak için kuruldu” dedi. Tek işleri dört yılda bir münazara yapmak. “Yönetim kurulu nasıl seçiliyor” dedim. “Hiçbir grupla ilişki olmadan bağımsız seçiliyor” dedi. İçerideki Cumhuriyetçi-Demokrat dengesine bakınca gerçekçi değil ama kulağa çok hoş geliyor.
FORMAT Bugün seçime yaklaşık bir ay kala üç başkanlık münazarası, bir de başkan yardımcıları tartışması yapılıyor. Bazen sadece iç, bazen sadece dış politika. Bazen moderatör kendi soruyor, bazen de salondaki izleyicilerden gelen sorulardan seçiyor. Bazen oturuyorlar, bazen ayaktalar. Bazen yaka mikrofonu, bazen de el mikrofonu. Sebep… “Ben o formatta iyiydim, bunda değilim” mazeretini ortadan kaldırmak. Üç şansın var. Artık birinde kendini göster!
MEKÂN En ilginç kısım. Komisyona başvurup “Ben bir münazaraya ev sahipliği yapmak istiyorum” diyorsunuz. Üyeler de toplanıp olimpiyatların yapılacağı yeri seçer gibi bir karara varıyor. Üniversiteler yarışıyor. Dosya hazırlıyorsunuz. Mesela New York’taki Hofstra, iki seçimdir var. Rektöre “Nasıl başardınız” demişler. “Müfredatımızı bile ona göre ayarladık” demiş. Kriteriniz ne dedim Eyre’a. “İki yıl öncesinden başvurusu çağrısı yapıyoruz. Dosyaya göre de ideal yer belirleniyor” dedi.
MODERATÖR En çetrefilli bölüm. Uğur Dündar’ın Türkiye’deki seçim tartışmalarını yönettiği yılları hatırlayın. O dönemlerdeki çizgisiyle en az onun kadar üzerinde mutabakat sağlanacak bir isim lazım. “Moderatörü nasıl belirliyorsunuz” dedim. “Geniş televizyon tecrübesine sahip isimlere bakıyoruz. Âdil ve odak noktasının moderatör değil adaylar olduğunu anlayacak biri olmasına dikkat ediyoruz” dedi. “Reddeden oldu mu” dedim. “Hayır” dedi, güldü.
DİNAMİZM Türkiye’de Başbakan’a soru sorarken ezilip büzülen gazetecileri izlerken ben utanıyorum. Layıkıyla yapmaya çalışırken işini kaybedenlere de üzülüyorum. Bu formatın en güzel yanı, polemik kısmını adayların kendi aralarında yürütmeleri. Esas oyuncu adaylar. “Denge ne” dedim Eyre’a. “En dinamik tartışmayı yaratacak moderatörü, formatı ve mekânı bulmak” dedi.
TÜRKİYE Eğer talep olursa başka ülkelere de münazara danışmanlığı veriyorlar. Eyre’e “Türkiye’den bir talep gelirse yardımcı olur musunuz” dedim. “Eğer bir siyasi organizasyon, bir medya kurumu ya da sivil toplum örgütü isterse, teknik destek ve danışmanlık veririz” dedi. Sayın Başbakan, güvenmiyor musunuz?.. Moderatöre, yayıncıya, seçilecek sorulara… Yabancı hakem formülü gibi isterseniz münazara için de Eyre’la konuşabilirsiniz.
BÜTÇE Peki bu işin maliyeti ne dedim Eyre’a. “Mekân altyapısına göre değişiyor ama kabaca bir münazara 2 milyon dolar” dedi. Bütün para sponsorlardan ve bağışçılardan. Yönetim kurulundakiler gönüllü. Profesyonel kadro 10 kişiden az. Münazaralar başladığında da en fazla 100 kişi oluyorlar. “Yayından kazanmıyor musunuz” dedim. “Biz yayına karışmıyoruz. İşin o kısmını Beyaz Saray’ı takip eden havuzdaki medya kuruluşları hallediyor” dedi.
ETKİNLİK Son olarak... “Bir aday, ben bu işe katılmıyorum, diyemez mi” dedim. “Zorunlu değiller. Ama birinci sınıf bir etkinlik gerçekleştirdiğimiz için bu konuda çok şanslıyız. Ayrıca bütün dünya bu münazaraları bekliyor” dedi. “Münazaralar ne kadar etkili? Bir araştırma var mı elinizde” dedim. “Biz işimizi iyi yapmaya çalışıyoruz. Etkin olmaya odaklanmıyoruz” dedi.
Paylaş