Paylaş
Antistatik, mavi laboratuvar gömleğini üzerime geçirdim. Aletlerle dolu masaların arasında dolaşıyorum. Uzay araçlarına kablo üretilen laboratuvar burası. İçerisi bomboş. Sonra yanımdaki NASA ekibiyle, arkadaki ultra temiz odaya geçtim. Ve birkaç ay içinde Ay’a gönderilecek Ladee uzay aracına yüklenecek bir cihazın paketleme işlemini izlemeye başladım. Yüzbinlerce dolar harcanarak bu laboratuvarda üretilmiş bir kütle analizcisi. Adı NMS. Dört NASA mühendisi maskeler, beyaz tulumlarla, tek bir toz zerresi bile değmeden, Ladee’ye monte edileceği California’ya göndermek için cihazı hazırlıyorlar. Ben pencereden fotoğraf çekebilir miyim diye düşünürken birden içeriden biri geldi. Ve kapıyı açıp “Hoşgeldiniz” dedi. Bitmedi. Sonra elimdeki makineyi aldı. “Bunu kimse görmedi” deyip, cihazın yanında benim için fotoğraflar çekti. Nankör bir gazetecinin şimdi size bunları anlatması aslında çok büyük ayıp. Sistemin kimseye iltimas tanımadığı bir kurallar ülkesinde NASA’da yaşadığım bu olay başlı başına şunun göstergesiydi: NASA, Türklerin devlet daireleri gibi olmuş: Salmış…
NASA BİR ORGANİZASYON MUCİZESİ
İki büyük makine... Harıl harıl çalışıp titanyum kesiyor. Yine güler yüzlü bir işçi geldi yanıma. Makinelerden çıkan parçalardan birini gösterdi. Tırnak ucu kadar, kelebeğe benzeyen bir metal. Sonra yanımdaki NASA görevlisi, parçanın işlevini anlattı. Boruların içinden geçen helyumu hızlandırıyormuş. Başka bir laboratuvardayım. Bu sefer daha büyük, boru şeklinde bir parça. Bu da daha önce statik laboratuvarında gösterdikleri kabloların monte edildiği bir aletmiş. Bir tırnak ucundan koskoca bir uzay aracına uzanan kusursuz zincirin halkaları… NASA’nın başarısını en fazla neyin tanımladığını soracak olursanız, bana kalırsa şu: Türkiye’deki yönetim kültürünün halen bir türlü beceremediği, mükemmel organizasyon becerisi ve hatasız ekip çalışması.
STRESİN OLMADIĞI YERDEN İŞ ÇIKMAZ
Apple’ı biliyorsunuz. Peki Foxconn’u duydunuz mu? Foxconn, sizin elinizde dolaşan o pahalı Apple oyuncaklarını yapan, dünyanın en büyük elektronik üreticisi Çinli şirket. 2010’da çalışanları art arda intihar etmeye başladığında duymuştu adını dünya. Şimdi bir haftadır, Çin’deki fabrikalarında yine isyanlar var. Az maaş, kötü çalışma koşulları, askeri disiplin… İşçiler sonunda çileden çıkmış. Şimdi size rahatsız edici bir soru: Eğer Foxconn olmasaydı, sizce Apple olur muydu? Eğer kendini bütün insani zaaflardan arındırmış Foxconn’un patronu Terry Gou bir fizibilite çıkarmasaydı, Steve Jobs’un tasarımları kağıttan gerçeğe dönüşür müydü? Söyleyeyim: Hayır! NASA kampusunda iki saatten fazla vakit geçirdim. Herkes mutluydu. Herkes rahat. Herkes güler yüzlü. Herkes laylaylom. Acelesi olan tek bir insan olmaz mı? İlla sömürülsünler demiyorum elbette… Ama şunu savunuyorum: Patron baskısının olmadığı hiçbir işyerinden yenilik çıkmaz.
GÖSTERİŞİ BIRAK SONUCA ULAŞ
Mars’a giden Curiosity’nin üstüne yükledikleri kütle analizcisi SAM’in ikizinin olduğu özel laboratuvardayım. Binanın giriş kapısına yakın, yüksek tavanlı, ufak bir oda. Mühendisler, Mars’taki SAM’e bir komut göndermeden önce, aynı komutu Mars koşullarının sağlandığı bir kutunun içine yerleştirdikleri ikizinde test ediyorlar. Çalışırsa da sinyali SAM’e yolluyorlar. Milyarlarca dolarlık bir proje bu. Ama içerideki görüntüye bakarsınız… Pencere kenarlarındaki çirkin izolasyon bantları… Hidrojenden buz tutmuş borular… Etraftan sarkan kablolar. Hiç de gazetelerde çıkan NASA komuta merkezi fotoğraflarına benzemiyor. Burası, Mars’ta yaşam belirtisi arayan Curiosity’nin en önemli cihazı SAM için komut belirlenen yer olarak kullanılıyor. Hayır, hiç de eleştirmek için söylemiyorum. NASA’daki başarının mottosu gibi: Gösterişi bırak, sonuca ulaş!..
KAYTARDIKLARINI KİMSE BİLMİYOR
Ve son not… Bir dönem her çocuğun rüyasını süsleyen NASA’nın bu haliyle aslında miadını doldurduğunun… Benimle konuşurken “Keşke Google ya da Apple’da çalışabilsem” diyen bazı NASA mühendislerinin bile itiraf ettiği, odalara sinmiş bıkkınlık halinin kanıtı… Ultra temiz odada fotoğraflarını çektiğimiz NMS’in bu hafta Ladee’ye montaj için California’ya gitmesi gerekiyor. NASA prosedürüne göre cihaz uçakla değil, karayoluyla taşınabiliyor. Bunun için bir kamyonet hazırlamışlar. Ardından cihazı götürecek mühendisler belirlenmiş. Kurallara göre mühendislerin yol boyunca cihazın yanında olması isteniyor. Üç gün boyunca. Ama üç gün kamyonette uyumak zor diye, mühendisler de bir yolunu bulup kendilerine otel ayarlıyor. Hiçbir yönetici bilmiyor. Ve NASA’nın milyon dolarlık cihazı kamyonette. Mühendisler otelde uyuyor.
Gündemden soru-cevaplar
Balyoz’da ABD Hükümeti’nin tutumu ne?
- Ses yok. Dava sürecinin hızla sonuçlandırılması çağrısı yapmışlardı. Ergenekon’a kıyasla hızla sonuçlandırıldı. Genel eğilimse asker-sivil ilişkileri açısından normalleşmeye yönelik bir adım fakat delillere dair soru işaretleri ciddi. Geçmişte PKK’ya karşı mücadelede koordinasyon için görevlendirilen, Türkiye’yi en bilen askerlerden emekli Orgeneral Joe Ralston’la konuştum. Dediği şu oldu: “Benim tanıdığım subaylar onurlu insanlar. Çok kötü hissediyorum. İsim isim söylemek istemem çünkü eminim unuttuğum başkaları olur. Ama süreç daha bitmedi çünkü temyiz aşaması var. Türkiye’nin sivil bir yargısı var, bunun sonucunu bekleyelim.”
ABD’nin Suriye politikası seçimle mi ilgili?
- Hayır. Başbakan da söyleşilerinde hep bunu söylüyor, seçimden sonra ABD daha aktif olur beklentisi içinde, ama değil. Sadece konuştuğum Demokrat Parti’ye yakın isimler değil, Cumhuriyetçiler de benzer çizgide. Georgetown’da Cumhuriyetçi bir dış politika uzmanıyla kahvaltı ediyoruz. Durumu şöyle özetledi: “Bize söylenen, Obama tekrar kazanırsa seçimden sonra da Suriye politikasını değiştirmeyecek. Romney kazanırsa da politika Obama’nınkinden çok farklı olmayacak. Niye biliyor musun? Çünkü Amerika artık bir savaşın daha içinde olmak istemiyor. Daha fazla bela yok. O yüzden de Suriye’ye en fazla şu andaki kadar müdahil olacak. Bölgedeki ülkeler hesaplarını buna göre yapmalı.”
Türkiye İran’la dost mu düşmanı mı?
- İki farklı yaklaşım var. Cumhuriyetçiler gerginleşen Türk-İran ilişkilerinden memnun. Demokratlar ise daha temkinli. ABD’nin eski Dışişleri Bakan Yardımcısı, 2009-2010’da İran masasını yöneten John Limbert ile konuşuyoruz. 1979’da İranlıların ABD’nin Tahran Büyükelçiliği’nde rehin aldığı Amerikalı diplomatlardan da biridir aynı zamanda. Şöyle dedi: “İran’la ilişkinin tıkanmış olmasının sebebi, P5+1’in İran’la sadece nükleer programını konuşuyor olması. Birbirlerine sürekli ‘hayır’ diyorlar. Ama çözüm için İran’a içinde ‘evet’ geçen cümleler de kurmanız gerek. Bunun için de İran’la Afganistan’ı, Irak’ı, narkotikle mücadeleyi konuşmanız gerek. 2010’da Türkiye ve Brezilya’nın arabuluculuğuyla yapılan nükleer yakıt takası
anlaşması bu yüzden kaçan bir fırsattı. Şimdi Türkiye’ye İran’la çözüme ulaşmada bugün yeniden ihtiyaç var.”
Düşen Amerikan Predator’u muamması nedir?
- Geçen hafta iki gün uğraştım. Pentagon’dan açıklama yapılacaktı. Olmadı. Amerikalıların İncirlik Üssü’nde konuşlu dört Predator’u var. Biri düştü. Ve PKK’ya göre Predator’u PKK düşürdü. Amerikalılar resmi hiçbir bilgi vermiyorlar. Gayriresmi konuşurken de PKK iddiaları için “Doğru değil” diyorlar. “Niye resmi açıklama yapmıyorsunuz” dedim bir yetkiliye. “Seçim yaklaşıyor biliyorsun. İstenmeyen bir tartışma doğmasını istememiş olabilirler” dedi. “Kim istemedi? Beyaz Saray mı?” dedim. Güldü.
Paylaş