Mahkemelik Kürt petrolü

IRAK Hükümeti’nin Cuma günü Türkiye’yi Kürt petrolü yüzünden Uluslararası Ticaret Odası’na (ICC) şikâyet ettiğini biliyorsunuz.

Haberin Devamı

Türkiye’nin Petrol Boru Hattı Anlaşması’nı (1973’te imzalandı 2010’da yenilendi) ihlal ettiğini... Ve Bağdat’ın onayı olmadan uluslararası piyasalara Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nden (KBY) aldığı petrolü sevk ettiğini söylüyorlar.
ICC ne işe yarar, bağlayıcılığı ne net değil. Ama ben şimdi mahkemelik olan bu Kürt petrolü için asıl önemli olan, Amerika’daki süreci anlatmaya çalışacağım.

*

BU iş Haziran 2012’den beri sürüyor. KBY, zaten neredeyse iki yıldır kamyonlarla Türkiye’ye Kürt petrolü taşıyor. Bu yöntemle 1.5 yılda bölgeden Türkiye’ye toplam en az 10 milyon varil petrol getirildiği, bunun da 20 gemiyle dışarıya satıldığı bilgisi var. En az 1 milyar dolarlık bir ticaret.
Ancak asıl önemlisi, geçen sene sonunda başlayan, Kürt petrolünün Türkiye’ye günlük kapasitesi 420 bin varil olan ayrı bir boru hattıyla nakledilmesi işi ki, Amerika ayağı da ondan sonra devreye giriyor. Boru hattına pompalanan petrolün kaynağı belli. Çoğu İngilizlere ait şirketler. Örneğin Şaykan’da çalışan, Bermuda’da kurulu, İngilizlerin yönettiği Gulf Keystone. Ama ya alan?

*

İKİ hafta önce Reuters yazdı. Ve Bağdat Yönetimi diğer Arap ülkeleri gibi İsrail’e petrol satmayı reddettiği halde İsrail’de rafineri işleten Paz Oil’in son 9 ay içinde Kürt petrolünün depolandığı Dörtyol’daki Delta Rubis terminalinden en az iki sevkiyat yaptığının belirlendiğini söyledi. Hatta işi bir adım öteye götürdüler. Ve 31 Ocak’ta Baltic Commodore tankerinin, 10 Şubat’ta da Hope A tankerinin İsrail’in Aşkelon ve Hayfa limanlarına Kürt petrolü boşalttığını, 3 Mart’ta Kriti Jade ve 5 Mart’ta Kriti Sea tankerlerinin ise yine Dörtyol’dan Kürt petrolünü alıp İsrail’e doğru yola çıktıklarını yazdılar. Ama ilginç olan, Mart’taki sevkiyatları organize eden Petraco şirketi, Mayıs başında da Dörtyol’dan ABD’ye bir petrol sevkiyatı yaptı.

*

PETRACO, Dörtyol’daki terminalden Gulf Keystone’un Şaykan’dan çıkardığı 260 bin varil Kürt petrolünü alıyor. Vergi cenneti Vanuatu merkezli South Sea Shipping şirketine ait, Londra ayaklı Eastern Mediterranean Maritime tarafından işletilen, Malta bandıralı Marinoula tankerine yüklüyor. Ve 1 Mayıs’ta ABD’nin Houston kentindeki Oiltanking terminaline boşaltıyor. Böylece Kürt petrolü Amerikan toprağına ayak basıyor.
Petraco, 70’lerde Houston’da rafineri işindeyken sonra çekilen ve sadece hampetrol ticareti yapan bir aracı. Dörtyol’dan alan o. Ama Houston’da sattığı kim belli değil. Soru, malın son alıcısının kim olduğu.

*

MALI alan niye önemli? Çünkü Irak Hükümeti, geçen sene Washington’ın en güçlü uluslararası hukuk firmalarından Vinson and Elkins’le anlaştı. Ve işin içine Amerikan bağlantısı girdiğinde hukuk bürosuna dava açma talimatı verdi de ondan. Amerikan Dışişleri Bakanlığı binasının 500 metre uzağında, Foggy Bottom Meydanı’na bakan, manzaralı, çok güzel bir ofisleri var. Ve şimdi harıl harıl, Houston’daki alıcıyı arıyorlar. ABD için bağlayıcı mı? Resmi açıklamalarda bu petrol ticaretine karşı çıkan Amerikan Yönetimi’nde meseleyi takip eden üst düzey yetkiliyle Cuma sabahı konuştum. “Bizim anlaşmada imzamız yok. Konu Türkiye ve Irak arasında” dedi. “Ya Amerikan şirketleri” dedim. “Biz tüm Amerikan şirketlerini hukuki riskler konusunda uyarmıştık” dedi. “Malı alan kim” dedim. “Halen araştırıyoruz” dedi. “İşin hukuki boyutu dışında yolsuzluktan şüpheleniyor musunuz” dedim. “Irak’ın geneli için konuşursak bölgedeki yolsuzluk sorunu bizi endişelendiriyor” dedi.

*

SADECE Marinoula değil. Otomatik tanımlama sistemi (AIS) üzerinden gemi izleme kayıtlarına göre, 21 Mayıs’ta yine Eastern Mediterranean Maritime şirketinin Seadance tankeri, 22 Mayıs’ta da Super Lady, Dörtyol’dan petrol yükleyip ayrılıyor. İlkinin rotası İtalya, ikincisininki Hırvatistan.
Daha ilginç olan ise hafta içi Dörtyol’dan 1 milyon varil Kürt petrolüyle demir alan United Leadership. En az 100 milyon dolarlık mal taşıyan o tanker ise Cebelitarık’a gidiyor. Oradan da belki yine Amerika. Ancak geminin durumu o kadar karmaşık ki... Birkaç hafta önce, adı Aldan’mış. Değiştirmişler. Başka bir veritabanına rotasını Yunanistan Pire Limanı olarak girmişler. Sahipliği Kıbrıs’ta kurulu Unicom diye sadece kağıt üstünde bir şirket olarak göstermişler. Asıl sahip Rus şirket Sovcomflot’yu saklamışlar.
Atlantic Council’in Türkiye Direktörü Orhan Taner söylemişti bir kere. “Türkiye enerjide transit ülke olmasın. Aldığını kendi tüketsin. Böylece transit malın sahibi ülkelerin, Türkiye’nin içişlerine karışma riskinden kurtulsun” demişti. Olmuyor mu? Evet. O zaman, sahipleri belirsiz imtiyazlı aracılar para kazanamaz değil mi! Siz de haklısınız.

Yazarın Tüm Yazıları