Paylaş
Gemide belki de silah yoktu. Ama belgeler üzerinden gidelim. Ve Libya’ya yapılan Türkiye bağlantılı silah sevkiyatlarının Birleşmiş Milletler kayıtlarına nasıl geçtiğini inceleyelim.
*
ARAP Baharı başladı. Olaylar Kaddafi Rejimi’nin baskısından bunalmış Libya’ya da sıçradı.
Ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 26 Şubat 2011’de Libya’ya silah ambargosu kararı aldı.
1970 sayılı kararla da üye ülkeleri Libya’ya silah sevketmekten men etti.
Ancak Türkiye, tıpkı Suriye’de yaptığı gibi “Ambargo kapsamında değil” deyip av tüfeklerinin, pompalı tüfeklerin Libya’ya yollanmasına izin verdi.
Ve 2011’de sadece 64 bin dolar olan Türkiye’nin Libya’ya av tüfeği ve kolayca normal silaha çevrilebilen kurusıkı ihracatı, 2012’de 8.1 milyon dolara, 2013’te de 10 milyon dolara fırladı.
Birleşmiş Milletler ise işi karar almakla bırakmadı tabii. Kurduğu komisyonlarla 2011’den itibaren Libya’ya silah ambargosu kararının uygulanıp uygulanmadığını kontrol etmeye başladı.
Ve o komisyonların 6 kişilik en sonuncusu, hazırladığı raporu 23 Şubat 2015’te Güvenlik Konseyi’ne teslim etti.
Yani Türkiye’nin desteklediği, aralarında Müslüman Kardeşler’in de olduğu İslamcıların Trablus’ta kurdukları Libya Şafağı (Fecr-i Libya) oluşumuna karşı Batı’nın tanıdığı Tobruk’taki hükümetin Türkiye’yi İslamcılara silah sağlamakla suçlamasından dört gün önce.
Ve raporda da şunlar yazıldı:
*Komisyon, Libya’daki devrimden beri çeşitli şehirlerde küçük silah satan birçok dükkân açıldığını tespit etti. Satıcılar, fiyatlarının düşük olması nedeniyle çoğunun Türkiye’de üretildiklerini açıkladı.
*Komisyon, Kasım 2014’te, 55 konteynırda Trablus’a 32 milyon cephane, saldırı silahları, makineli tüfekler taşırken Kasım 2013’te Yunanistan’da el konulan Nour M gemisini teftiş etti. Yunanistan’ın temin ettiği belgelere göre gönderen Ukrayna devlet şirketi Ukrinmash, konsinye Libya Savunma Bakanlığı, aracı ise Türk şirketi TSS’ydi. Libya yetkilisi olarak Halid El Şerif’in (Türkiye’nin desteklediği Trablus Hükümeti’nin Savunma Bakan Yardımcısı) imzaladığı not, Ukrayna yetkililerine Libya’nın kargoyu kabul ettiğini teyit ediyordu. Komisyon Libya Askeri Malzeme Satın Alma yetkilileriyle temas kurduğunda ise Libya’nın böyle bir sevkiyattan haberinin olmadığı anlaşıldı. Bu da malların son kullanıcıları konusunda şüphe uyandırdı.
*Komisyon, aracı şirketle ilgili daha fazla detay edinmek, bu sevkiyat için ihracat lisansı talep edip etmediğini öğrenmek için Türkiye’yle temas kurdu. Türkiye, aracılık faaliyetlerinin düzenlenmediği ve aracı firmaların eğer kargo Türk toprağına değmezse lisans almak zorunda olmadıkları yönünde cevap verdi.
*Komisyon, 17 Eylül 2014’te İstanbul’dan Trablus’a Afriqiyah şirketi tarafından gerçekleştirilen bir ticari yolcu uçuşunda askeri malzemeler yollandığı bilgisi aldı. Komisyon, uçaktan askeri malzeme sandıkları indirildiğini teyit eden bir yolcuyla görüştü. Bir A320 uçağı 150 yolcu taşıyabilecekken, görgü tanığı uçaktan toplamda sadece 15 bagajın indirildiğini anlattı. Yolcular bagajlarının neden İstanbul’da bırakıldığından şikâyet edince de, sevkiyatı gözlemleyen, tanınmış bir Libya Şafağı komutanın emrindeki milisler yolculardan havalimanını terk etmelerini istedi.
*Komisyon, 13 Kasım 2014’te başka bir Libya havayolu şirketinin İstanbul’dan Misrata’ya gerçekleştirdiği uçuşta yine askeri malzemeler taşıdığı bilgisi aldı. Komisyon Türkiye’ye yazıp kargo beyannamesini istedi ve Türkiye’nin 2014’te Libya’ya askeri malzeme gönderme teşebbüslerini önleyip önlemediğini sordu. Türkiye uçuşun gerçekleştiğini teyit etti ve gümrük idaresinden kargo beyannamesini talep ettiğini söyledi.
*Trablus’taki Raşid Sokağı, silah ve cephane bulunan ana lokasyonlardan biridir. Satıcılar, malzemelerin çoğunun Türkiye’den geldiğini ve Libya’ya Homs ve Misrata limanlarından girdiğini söyledi.
*
RAPOR bu kadarla bitmiyor. Libya’ya silah ve malzeme gönderen bazı Türk firmalarının isimlerini de veriyor.
Onlardan Özkursan’la ben de konuştum. Ve görüştüğüm firma yetkilisi 2014 başına kadar Libya’ya sevkiyat yaptıklarını doğruladı.
“Sonra ne oldu” dedim. “Savunma Bakanlığı bizim yolladığımız malzemelerin de ambargo kapsamına girdiği gerekçesiyle izin vermedi” dedi.
İsviçre merkezli, savaş karşıtı uluslararası örgüt Small Arms Survey’den Ben King de doğruluyor.
Onun da dediği şu: “Son yıllarda Türk yapımı kurusıkı silahlar ve av tüfekleri Suriye, Libya, Yemen, Mısır, Somali, Kenya gibi Ortadoğu ve Afrika’da ciddi güvenlik kaygıları olan birçok ülkede belirgin biçimde arttı.
Türk yapımı kurusıkılar yüksek kalitedeler ve gerçek silaha kolayca çevrilebilmeleriyle ün yaptılar.”
Bir Türk vatandaşı daha hayatını kaybedince ele almak istedim.
Bundan sonra yaşanacak benzer acı olayların neden kaynaklandığı daha iyi anlaşılsın diye.
Paylaş