Sahnede dünyanın en iyi dansçıları var. Önlerinde de kentin en iyi müzisyenleri. Şimdiye kadar bestelenmiş belki de en iyi bale müziği, şimdiye kadar yapılmış belki de en gösterişli dekorla buluşuyor... Ama aşağıdaki manzarayı size anlatayım.
Fısır fısır durmadan konuşuyorlar. Oturdukları yerde sıkılıyorlar, ayağa kalkıyorlar. Arada çişi gelenler oluyor, o yüzden koridordaki trafik hiç bitmiyor. Annelerinin elinden tutup yampiri yampiri yürürken, bir yandan da önlerini tutup kaçırmamaya çalışıyorlar. Alkış kısımlarında çığlık atıyorlar. Dansçıların en zorlandığı kısımlarda da, atraksiyon olmuyor diye ağlıyorlar. New York Balesi, tatil sezonunu açtı. Çocuklara Fındıkkıran oynuyor!.. Soğuk Savaş bittiği için yakında bale de tamamen yok olur mu diye bir arkadaşımla konuşuyorduk geçenlerde. Nasıl NASA bile Soğuk Savaş artığı bir kuruma dönüşüyorsa, Bolşoy can çekişirken New York Balesi’nin fazla dayanamayacağını düşünüyor o. Sonra da balenin artık perdeyi kapatacağını... Çarşamba akşamı Lincoln Center’da benimle Fındıkkıran’ı izlese sanırım fikrini değiştirirdi. Opera, bale, klasik müzik, bunların hepsi, yer New York bile olsa ve izlemek için siz 200 dolar bilet parası vermek zorunda bile olsanız yine de sübvanse ediliyorlar. Ya devlet tarafından ya da bağışlarla. Durum böyleyken, New York Balesi yıllık bütçesinin yüzde 40’ını işte bu Fındıkkıran temsilinden çıkarıyor. Tatil sezonu denilen Şükran Günü ile yılbaşı arası dönemde çocuklara oynadığı gösterilerden. Anlattığım manzara size sakın katlanılması gereken bir ıstırapmış gibi gelmesin bu arada. Benim şimdiye kadar gördüğüm en zevkli bale gösterisi oldu. Çünkü 5-6 yaşlarında yüzlerce çocuğun oturup sizinle sonuna kadar bale izlediğine tanık olmak, bir defa inanılmaz bir şey. Daha önce de yine aynı yaşlarda bir çocuğun Metropolitan Müzesi’nde duvarda bir Edward Hopper gördükten sonra “İnanmıyorum, bir Edward Hopper gördüm” deyip mutluluktan çığlık attığını görünce şaşırmıştım. Ama bu daha kolektif bir eylemdi. Sinemayı zaten ele geçirdiler yüksek sanatı da kapatıyorlar... Ara olunca fuayede bazılarının yanına gidip konuştum. Fısıltılar nereden geliyormuş anneleri söyledi. Konuyu soruyorlar sürekli. O niye öyle yaptı... O şimdi oradan oraya niye koştu vs... Sahnedeki hareketlilik hoşlarına gidiyor. Sonra da devasa çam dekoru, dövüşen fareler, kurşun askerler, yağan kar... Fındıkkıran çocuklar için hazırlanmış bir bale zaten... Masal ortamından büyüleniyorlar... Kızları prenses, erkekleri damat gibi giydirmişlerdi. Anneler şampanya içerken, 2. perdeyi yerlerde yuvarlanarak beklediler. Sonra tekrar bir yetişkin gibi salona girdiler ve aynı dikkatle izlediler. Bale ölecek diyen arkadaşım gelip izleseydi keşke, derken bunu kastettim. Belki şöyle söylemek daha doğru. Kuğu Gölü yok olabilir ama Fındıkkıran hep olacak.
Şov dünyasının çocuk işçileri
Wintuk’un provalarına katıldım. Provalardan sonra da başrol oyuncusu Darin Good’la görüştüm. Sahnedeki hareketleri yapabilmek için ne kadar çalıştığını öğrenmeye çalışıyordum ki... Kanada’nın jimnastik şampiyonuymuş. Good’un durumu, şov dünyasının iyi kısmı. Karısı da başka bir kumpanyada dansçı ve jimnastik kariyerleri bittikten sonra kat kat daha fazla para kazandıkları böyle bir işe girmekten mutlular. İşin can sıkıcı tarafı, çocuk oyuncular meselesi. Reklamlarda görüyorlar, dekorun, görselliğin büyüsüne kapılıyorlar ama çocukların bir şovu merak etmesinin en büyük nedeni, Fındıkkıran’da olduğu gibi sahnede kendileri gibi çocukları görüyor olmaları. Yapımcılar da bunu fark etmiş durumda tabii. Bu yüzden Broadway’de sahneye çıkan, gecesi gündüzüne karışmış bir çocuk işçi kitlesi var şu anda New York’ta. En önemlisi, çocuk izleyicilerin ağırlığı arttıkça daha da çoğalacak bir kitle...
Fare kral kazanabilir mi
Konuştuğum annelere çocukları neden Fındıkkıran’a getirdiklerini sordum. Her sene bir gösteri seçip gidiyoruz dediler. Ya Radio City’deki Rockettes ya WaMu Tiyatrosu’ndaki Cirque du Soleil gösterisi Wintuk ya da bu. Bu üç gösteri, New York’un tatil sezonuyla birlikte perde açan üç klasiği ve hepsinin hedefi çocuklar. Bu arada sıkıntı çeken bale gerçekten de bir Fındıkkıran şovuna dönüşebilir çünkü geçen hafta şöyle bir durum yaşandı. Kentin en zengin ikinci kişisi David Koch, Amerikan Bale Tiyatrosu’na bağışta bulunup yeni bir Fındıkkıran yorumu istedi. Ne kadar farklı olacak, mesela fare kral ve Fındıkkıran’ın dövüşünden fare kral mı galip ayrılacak bilmiyorum ama Koch farklı olsun demiş. New York Balesi’nin 55 yıldır oynadığı George Balanchine yorumuna karşı da Bolşoy’dan bir koreografla anlaşmış. Niye kentte bir Fındıkkıran varken başka birine para yatırıyorsunuz diye soruyorlar Koch’a. “Yeni oyun Brooklyn’de oynanacak. Çocuklarını Manhattan’a geçirmeye üşenen bir kitle var, onlar gelecek” diyor. Dedim ya... Fındıkkıran’ın arkası sağlam... Riskli olan Kuğu Gölü...
Arada, New York’tan örneklerle kent yöneticiliğinin artık sadece asfalt döküp çöp toplamak olmadığını anlatmaya çalışıyorum. Yeri gelmişken bir tane daha aktaracağım. Tatil sezonu başlamadan New York Belediyesi yine bir liste yayınladı. Tatil döneminde herkese açık olacak ücretsiz aktivitelerin listesi. Konserler, film gösterileri, sokak festivalleri... O kadar uzun ki listenin sonunu getiremedim. New York Belediyesi Kültür Dairesi’nden Kate Kevin, 900 kuruma halka bedava etkinlik düzenlemeleri için para aktardıklarını söyledi. Normalde ekonomik kriz var, bu tür işlerde kesinti olmasını beklersiniz değil mi!.. Hayır... Kevin tam tersine bu yıl özellikle ağırlık verdiklerini anlattı. Çünkü insanlar dışarı çıkıp para harcayamadığından bizim organizasyonlarımıza her zamankinden daha fazla ihtiyaç duydu, dedi. 570 milyon dolar harcamışlar kültür sanat işlerine 2009’da ve önümüzdeki yıl bütçeyi daha da artıracaklarmış. Sultanahmet’i kapatıp ortasına gözlemeci dizmekle olmuyor. O yüzden söyledim.
Tim Burton üzerine
Museum of Modern Art’ta (MoMA) sergisi açıldı. Filmleri dışında hayatı boyunca biriktirdiği 700 çizim, maket, kostüm var. Girişte bir kronolojisini koymuşlar. Yarısı yaptıkları, yarısı gerçekleştiremediği projelerle dolu. İçinde Johnny Depp olmayan Edward Makaseller kostümü zayıf duruyor. Ancak o kostümü yaratıncaya kadar yüzlerce çizim yapmak gerektiğini anlıyorsunuz. Büyük ihtimalle deli. Bazılarıysa sorunlu geçen çocukluk diyor. Yaratıcı olabilmek için illa araz mı lazım?.. Ölümün karikatüristi. Elinde olsa ışıkları söndürüp karanlıkta yaşar. Kasvetli masalcı. Çikolata fabrikasından bile korku yaratabilecek bir çocuk adam. Hep aynı oyuncularla çalışacak, hatta yapımcılarla bu yüzden kavga edecek kadar da takıntılı. Son: Çocuklar onun sergisini de işgal etmiş. Beter Böcek ya da Ölü Gelin çizimi sırf çizim olduğu için ilgilerini çekiyor. Tim Burton’dan bile korkmuyorlar.