Hükümet Gülen’i sahiden istiyor mu?

SORUYU bence yanlış soruyoruz. “ABD Yönetimi Fetullah Gülen konusunda Türkiye’ye neden yeterince destek vermiyor” değil. Asıl soru şu: Türkiye gibi güçlü bir ülke... Büyük bir ekonomi... Stratejik bir NATO müttefiki... ABD’den Gülen konusunda ihtiyacı olan desteği neden alamıyor?

Haberin Devamı

 


Son 10 gündür, İzmir, Ankara ve İstanbul’daki görüşmelerimin ışığında, meseleyi üç başlık altında ele almaya çalışacağım.

 

*

 

1) KOORDİNASYON: Bir mücadele var. Telaşlı bir temizlik. Ama devlet kendi içinde çok kopuk. İzmir’deki eski Yamanlar Koleji’ni özellikle görmek istedim. Daha önce hiç Gülen okulu gezmemiş biri olarak, ilk başladıkları yeri en şeffaf haliyle dolaşmak için. Nitekim okuldan başka her şeye benziyordu. Dolapların arkasına gizlenmiş özel odalar... Saklı kasalar... Televizyonlarda da çıktı. Sonra İstanbul’da hep duyduğum ve sonunda görebileceğimi düşündüğüm Altunizade’deki meşhur FEM Dersanesi’ne gittim. Türkiye’deki son yıllarında Gülen’in kullandığı ve özel görüşmelerini yaptığı mekân. İki kapısı da kilitliydi. Dışında kimse yok. Ne polis ne güvenlik. Binayı çevreleyen parmaklıkların üzerinde de bir not. “Bu binaya devlet tarafından el konulmuştur. İl Milli Eğitim Müdürlüğü.”

 

Haberin Devamı


Aradım. Bakıp dört saat sonra cevap verdiler: “Orası bizde değil Defterdarlık’ta.” Valilik’i aradım. Valinin basın müşaviri, binanın defterdarlıkta da olmadığını, kontrolün kimde olduğunu bilmediklerini söyledi. Ne yapmam gerektiğini sorduğumda da Savunma Bakanlığı ya da Genelkurmay Başkanlığı’yla görüşmemi tavsiye etti.

 

Bugün Gülen’le mücadelede polis-istihbarat-asker arasındaki iletişim eksikliğini özetleyen harika bir örnek oldu benim için. Hatta bırakın farklı birimleri... Polisin kendi içinde bile öyle çelişkiler yaşanıyor ki. Amerikalılarda da aynı problem vardı. Bu yüzden mesela IŞİD’le mücadele başlarda aksıyordu. Doğrudan başkana bağlı bir özel temsilci atadılar. Ama Türkler yapmıyor.

 

*

 

2) ODAKLANMA: Eskiden AKP’lilerle konuştuğumda kemik gibiydiler. Kol kırılır yen içinde kalırdı. Ancak iş öyle bir hale gelmiş ki... Şimdi sağ kol sol kolu bir hariciye şikâyet ediyor. Çünkü artık tek kriter var. Gülen konusunda temiz bir sicil. Ve geçmişte öyle işler yapıldı ki... Gülen ve AKP arasındaki 2014 öncesi işbirliği o kadar çok insanı içine çekti ki... Durumları zor. Haliyle, AKP’nin bir süre daha tek vücut hareket etmesi de güç. Tabii bu, herkesin kendince bir çizgi belirlemesine neden oluyor. Ankara’ya giderken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kafasında bundan sonrası için neler olabileceğini öğrenmeyi umuyordum. Fakat gördüm ki, AKP’de herkesin bu konuda farklı bir yorumu var. Halbuki Gülen’le mücadele, bir odaklanma gerektiriyor. Türkiye’nin bu meseleyi ortak bir söylemle birinci ve tek önceliği haline getirmesi gerekiyor. Çünkü Ankara’daki bazı AKP’lilerin savunduğu gibi Türkler Amerikalılarla masaya oturduklarında gündemi uzun tutarlarsa... Gülen’le birlikte “Kürtler” derlerse... İşte “Esed” vesaire derlerse... Sonuç alınması mümkün değil. Diplomasinin en önemli kuralı. Vermeden alamazsınız.

 

*

 

Haberin Devamı

3) HUKUK: Ve ikisinden de daha önemlisi... Bütün yapılan işlerde hukukun üstünlüğüne saygı gösterilmesi lazım. Burada, muhalefete de görev düşüyor. Zira hükümetin Gülencilerle mücadelesine destek verirken uygulamaların mağdur ettiği insanları da korumak muhalefet için gittikçe önemli bir hale geliyor. Varlık Vergisi’nden beri Türkiye’de devlet inisiyatifiyle en büyük sermaye el değişimi yaşanırken... Ordunun üst kademesi büyük oranda tasfiye edilirken, muhalefetin bu uygulamaları isim isim incelemesi gerek. Ancak ben bunun işaretlerini görmedim. Niye? Bilmiyorum. Belki de, AKP’nin içinde yaşanan sicil problemi, iktidar partisininkine kıyasla kısıtlı olsa da, orada da geçerlidir. Yani ülkenin değerlerinden, 90 küsur yıllık bir gazetenin Mayıs’tan beri Reza Zarrab konusunda maruz bırakıldığı dezenformasyon gibi Türk siyasetinde üslubuna en çok dikkat eden politikacının o dönem yanlış yönlendirilip hiç olmadık biçimde “kan dökmekten” bahsetmesinin altında yatan sebeptir muhalefeti sıkıştıran. Ancak bunu aşmaları ve müdana etmeden hukuk vurgusunu öne çekip mağduriyetleri takip etmeleri lazım. Özellikle geçmişinde birçok sorun olan iktidardaki isimlerin “Gülen karşıtı” olduklarını kanıtlamak için el artırma yarışı başlattığı sırada.

 

*

 

Haberin Devamı

GÜLEN meselesi, bugün ülkede yaşayanların geleceğinde iki açıdan büyük rol oynuyor:

 

1) Türkiye’nin Batı’yla ilişkilerini riske ediyor.

 

2) Bir tehdit olarak kalmaya devam ettikçe, Türkiye’de iktidar tarafından içerideki temel hak ve özgürlükler aleyhine suiistimal edilebilme ihtimali yaratıyor.
O yüzden de Gülen’in iadesi konusu, salt hükümetin iradesine bırakılmayacak kadar Türkiye için kritik bir hale geliyor. Yoksa hükümet Gülen’i sahiden istiyorsa... Saydığım iki risk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kafasında da risk tanımına giriyorsa... Atılacak adımlar belli: Koordinasyon, konuyu tek öncelik haline getirme ve hukuka saygı. Türkiye çok güçlü bir ülke. İsterse çözemeyeceği bir iş değil.

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları