70’inde bir adam düşünün... 13 yıldır, her akşam, saat 4-5 civarı elinde bir pankartla geliyor.
Massachusetts Caddesi’nde, Başkan Yardımcısı’nın rezidansının tam karşısına, Vatikan Büyükelçiliği’nin önüne geçiyor. Ve yoldan geçenlere elindeki pankartı sallamaya başlıyor. Saatlerce inatla... Kar, kış, yağmur demeden her gün... Vatikan pedofilleri saklıyor!.. Sosyopatlar pedofilleri gizliyor!.. Adamın adı John Wojnowski. 15 yaşında, İtalya’da bir papazın tacizine uğramış. 90’ların sonunda Amerika’da pedofil rahip skandalları patlayınca da birden, yıllarca bilinçaltına ittiği olayı hatırlamış. O gün bu gündür Vatikan Elçiliği’nin önünde... Katolik Kilisesi’ndeki çocuk tacizi hikâyesini izliyorsunuzdur mutlaka. Amerika’daydı... İrlanda’da oldu... Almanya’ya sıçradı. Derken öyle dallanıp budaklandı ki, geçen hafta Katoliklerin kalbine kadar ulaştı. Vatikan’a!.. Kimsenin, şimdi bu olanları Washington’daki yarı meczup bir adama bağladığı yok tabii. Tek başına pankart açmakla Papa’yı devirecek hali yok... Öyle mi diyorsunuz!.. Geçen yıl, Amerika’da bir kitap çıktı. Adı, “Wrestling With Moses”... Moses ile Kapışma... Tarihin gelmiş geçmiş en tartışmalı şehir plancılarından Robert Moses’a musallat olan inatçı bir kızın öyküsünü anlatıyor. New York’u çizen kudretli Moses’un karşısındaki tıfıl gazeteci Jane Jacobs’ı... Ve onun, sokağa çıkıp otoyol inşaatlarını tek başına durdurmasını... Tarih Jacobs’ın hakkını daha o yıllarda teslim etmiş. Halbuki Papa’nın kellesi giderse Wojnowski’ye gelinceye kadar bir sürü insan bu işten kendine pay çıkaracaktır. Ancak bugün eskiyle karşılaştırınca inatçıların elinin çok daha güçlü olduğu bir dönem yaşıyoruz. Çünkü seslerini duyurmalarının çok daha kolay olduğu bir zaman bu. Açın interneti ve “Vatican Embassy” diye bir arama yapın. Washington DC yazmanıza gerek yok, sadece Vatikan Büyükelçiliği... Resimlerine tıkladığınızda, ilk sayfada Wojnowski’nin pedofil pankartlarını göreceksiniz. Söylüyorum, emin olmayın... Sistine’den yakında bir beyaz duman yükselir ve San Pietro Meydanı’nda biri “Habemus Papam” (yeni bir papamız var) diye bağırırsa, Washington’da her akşam önünden geçtiğim o inatçı adamın bunda bir rolü olmadığını kimse iddia edemez. 13 yıl...
New Yorkluyum, öldürürüm
Anlattığım iki inatçı hikâyesi de, aslında erdem içeriyor. Bir de bunun hırsa bulanmış, sevimsiz bir şekli var. New York dergisinde bu hafta Lady Gaga’nın öyküsünü anlatmışlar. New York’un bugün dünyanın en büyük pop starı Lady Gaga’yı yaratma hikâyesini. New York mu çıkarıyor, baştan aşağı bir proje mi, başkaları mı yaratıyor ayrı... Ancak yazıya daha önce söylediği bir lafı da koymuşlar ki, kafasına koyduğunu inatla elde etmeye çalışan şimdiki yeni insanı daha iyi özetleyemezdi. “Los Angeles’ı sevmiyorum” diyor Lady Gaga. “Niye” diye merak ediyor konuştuğu kişi. “Çünkü” diyor, “burada herkes ünlü olmak istiyor ama kimse oyunu kuralına göre oynamıyor. Ben New Yorkluyum. İhtiyacım olanı elde etmek için öldürürüm.”
4 kuşaktır kulis dönüyor
Herkesin yaptığı işte Lady Gaga gibi acımasız bir inat içine girmesi gerekmiyor tabii. Martin’s Tavern, Washington restoranları arasında en eski aile şirketi. 77 yıldır Martin Ailesi’nin. Yerleri Georgetown’da. Ve kurulduğu günden bu yana aynı zamanda görevdeki tüm başkanların gidip yemek yediği bir yer. İçeride Kennedy’nin, Nixon’ın, Truman’ın özel masaları var. Bugün de kentin politikacılarının, gazetecilerinin toplandığı bir kulis mekânı olan restorana hafta içi uğradığımda, genel müdürü Ron Newman ile tanıştım. Önce Martin Ailesi’nin 4 kuşaktır işi inatla nasıl sürdürdüğünü anlattı. Sonra da bunun ne kadar zor olduğunu... Dekorasyonu değiştirmeden tarihi lambrilerin üstüne modern bir tesisat kurmanın sıkıntılarından değişen müşteri alışkanlıklarına türlü zorluklar... Neler değişti, dedim. “Artık kimse gazete okumuya gelmiyor, çünkü hepsi internetten okuyor. Bir de aralarında daha az sohbet edip daha az içki içiyorlar, çünkü herkes masada e-mail yazıyor” dedi. Sonra laf Obama’ya geldi. Obama’nın yardımcısı Rahm Emanuel ile görüşüyorlarmış. “Sürekli hatırlatıyoruz, peşini bırakmıyoruz” dedi Newman. “Bir şey söylemiyor mu peki” dedim. “Bir tarih söyleyemez çünkü Secret Service izin vermez” dedi. Herhalde insanın işinde inat etmesinin en zararsız hali onlarınki... İçki yasağından hemen sonra bir mahalle barı olarak kuruluyor ve 4 kuşaktır da devam ediyor!