Bin Ladin ve Türk ‘closure’ı

Denedikleri, Bin Ladin’in cesediyle, içerideki İslam düşmanlığını sona erdirecek bir ‘closure’!.. Terime yabancıyım. Kavramın ifade ettiği duyguya yabancıyım. Ama düşündükçe de “Keşke” diyorum... Keşke bir Türk closure’ı da başlasa..

Haberin Devamı

OObama, İkiz Kuleler’in yıkıldığı yeri ziyaret için New York’a giderken... Uçaktaki bir gazeteci soruyor. “Ne istiyor Başkan? Ne görmeyi umuyor?” diye... Sözcüsü Jay Carney de cevap veriyor: “Bin Ladin’in ölümüyle New Yorklulara bir ‘closure’ için yardım etmeyi.”
Elinde silah var mıydı? Önüne atlayan karısı mıydı? Bunları yıllarca yine tartışın. Ama Bin Ladin hikâyesinde benim en ilginç bulduğum... İşte Carney’in cümlesindeki o tırnak içi laf oldu: Closure.
Türkçesi yok. Bire bir çevirirseniz ‘kapanma’, ‘neticelenme’. Fakat bizde ne halk arasında öyle bir kullanımı var... Ne de daha önemlisi, böyle bir duyguya aşinayız.
Kavram bir psikoloji terimi aslında. ‘Need for closure’ diye de geçiyor. İlk defa 1920’lerde çıkıyor. Almanya’daki Gestaltçılardan. Oradan da Amerika’ya geliyor.
Literatüre geçmiş evrensel bir kavram için “Bizde yok” demek saçma değil mi!.. Ama lafın yıllar içinde yaşadığı değişimi anlatayım, göreceksiniz.

Haberin Devamı

EKSİĞİ TAMAMLAMA

Almanlar başta çok güzel formüle ediyorlar. Diyorlar ki... İnsanların çevrelerini algılayış şekli psikolojinin temelidir. Ve her bireyde bir neticelendirme ihtiyacı vardır. Gördükleri yarısı eksik objeleri zihinlerinde tamamlayıp bir bütün olarak algılamaları gibi... Duygusal olarak sonuçlanmamış deneyimleri de zihinlerinde yaşarlar.
Bir evi ele alın. Siz o evi kapısı, penceresi ve tuğlalarıyla ayrı ayrı düşünmezsiniz. Çünkü bunların üzerine evin bir formu vardır. O evin size ifade ettiği duygular vardır vesaire... Bu yüzden eve baktığınızda bütünü görürsünüz. Bütünün de parçaların toplamından fazla olduğunu fark edersiniz!.. İşin acıyı kapsayan kısmı ise... “İnsanın içindeki neticelendirme eğilimi, sıkıntı veren duygularda da devreye girer” diyorlar. Ve insanlar büyük bir acıyı, aklıselimle zihinlerinde kapatmaya çalışırlar.
Psikologlar, aralarında ‘closure’ (klo’şûr okuyun) tartışması yapadursun... 90’larda Amerikalılar keşfediyor lafı. Neoloji takıntıları vardır. Yeni laf üretme... Yeni terim bulma... İşte o dönem de bu closure’ı dillerine doluyorlar. Sonra da duvarlara vura vura eziyet etmeye başlıyorlar. Düşmanından ‘closure’ almak isteyenler... Terk eden sevgilisine bir ‘closure’ yapmaya çalışanlar... İntikam, misilleme... Lüzumlu lüzumsuz cümle içinde kullanıyorlar.
1995’e gelindiğindeyse yine bir terör saldırısında laf ilk defa bugünkü anlamına kavuşuyor. Oklahoma bombacısı bulunduğunda, saldırıda yakınını kaybeden Amerikalılar için belirsizlik sona eriyor. Ve acılarını hafifleten bir ‘closure’ hissi oluşuyor. Ya da en azından... Televizyonda konuşanlar öyle diyor.

Haberin Devamı

İslam düşmanlığı zıvanadan çıkmadan

Anlamıyorum!.. İnsan en yakınını kaybettiği bir saldırıdan yıllar sonra bile olsa... O saldırıyı yapan yakalandı ya da öldürüldü diye çıkıp nasıl, “Bu benim için bir closure” der... Bir türlü kavrayamıyorum!..
Amerika’da yaşayan Türk psikiyatr Prof. Dr. Ülkü Ülgür’ü aradım. Ona sordum. “Bu Amerika’ya has bir sözcük” dedi Ülgür de. “Türk toplumunda karşılığı olan bir duygu değil.” Tam olarak neyi ifade ettiğini sordum. “Neticelendirme demek doğru” dedi, “Size üzüntü veren bir olayı kafanızda sonuçlandırıyorsunuz. Bunun adını koyuyorsunuz. Sonra geriye değil ileriye bakıyorsunuz.”

NE TATMİN EDER

Bin Ladin öldürüldüğünde, Washington’daki Newseum’un tepesinde bir toplantıdaydım ben de. Kendi ülkemin travmalarının peşinde... UNESCO’nun basın özgürlüğü için düzenlediği konferansın açılışına gitmiştim. Organizasyondan birini buldum. İranlı bir gazeteciye verdikleri ödül için “Neden bir Türk’e vermediniz” diye kızıyorum. “Kimse bir Türk gazeteciyi aday göstermedi” diyor. Ben, “Sizin kurumunuz (Freedom House) niye göstermedi” diyorum. “Her yıl bir kişiyi seçiyoruz” diyor. Ben, “Hayır, seneye Türkiye’den iki kişiye paylaştıracaksınız” diye inatlaşıyorum. “Nedir önerin?” dedi sonunda. “Nasıl bir yol seni tatmin eder?” Bir şey diyemedim. “Çok karışık. Önce gazetecileri bıraksınlar, sonra bakarız” diyebildim sadece.
Bin Ladin olayı için yüzlerce komplo teorisi anlatacaklar size şimdi. Ama Amerika’da İslamofobia’nın her geçen gün büyüdüğü... Aşırılıkların derinleştiği... Çay Partisi delilerinin toplumsal eğilimleri domine ettiği bir dönemde Carney’nin uçakta söylediklerini de hatırlayınca... Ben meselenin hiç de öyle karışık olduğuna inanmıyorum. Aslında yaptıkları... Bin Ladin’in cesediyle, içerideki çılgınlığı sona erdirecek bir ‘closure’!..
Terime yabancıyım. Kavramın ifade ettiği duyguya yabancıyım. İnsanlar televizyona çıkıp ‘closure’ dedikçe, hâlâ şaşırıyorum. Ama Bin Ladin’i öldürdükleri gün Newseum’un tepesinde hissettiklerimi düşündükçe de “Keşke” diyorum...
Keşke Kürt meselesi için de... Ergenekon’un yarattığı gerginlik için de... Darbeler yiyen gazeteciler için de bir closure olsa... Bir Türk closure’ı...

Yazarın Tüm Yazıları