Bass oturumu

SALONDA basına ayrılan soldaki masalarda oturuyorum.

Haberin Devamı

Durum sakin. Geçen sene Dışişleri Bakanı olmadan dört yıl Senato Dış İlişkiler Komitesi’ni yöneten John Kerry’nin bütün ağırlığını koyduğu öyle belli ki... Ermeni meselesinin en büyük takipçileri, komite başkanı Senatör Robert Menendez ve Barbara Boxer hiç gelmemişler bile. İçeride sadece beş senatör var. Demokratlar’dan, oturum başkanı Chris Murphy ve iki kişi. Cumhuriyetçiler’den de John McCain ve biri daha. Kerry’nin Ankara’ya büyükelçi göndermek istediği sağ kolu John Bass’i sıkıştıracak kimse yok gibi.

*

SORU-cevaplara geçildi. Murphy başladı. Türkiye’deki Amerikan karşıtı komplo teorilerini sordu. Sonra Ron Johnson konuştu. Bağımsız Kürdistan’ı sordu. Jeanne Shaheen, Kıbrıs’la girdi. Tim Kaine, “Suriye” dedi. Ve son senatör McCain’e gelindiğinde, hiçbir Ermeni meselesi sorusu olmadan, Bass’i görevi sırasında zorlayacak Türk Hükümeti’ne yönelik ciddi hiçbir eleştirisi olmadan hikâyenin büyük bölümü atlatıldı. İçerisi de Ermeni lobisinin temsilcileriyle dolu bu arada.

*

Haberin Devamı

TAM bitti derken başladı McCain. Ve Bass’in sonunda “Bu (otoriterlik) doğrultuda bir kaymadır, evet” dediği 3 dakika 25 saniye tutan diyalog da o sırada yaşandı. Tam çaprazımda Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın Kongre irtibat sorumlusu oturuyor. Bakanlığın Kongre onayı gerektiren işlerini takip eden görevli. Bu diyalog olunca kafasını sallayıp söylenmeye başladı. Sonra aynı anda yerimizden kalkıp ikimiz de dışarı çıktık. Ben gazeteyi aradım, “Önemli bir olay oldu. Şehir baskısına yetiştireceğim” dedim. O da biraz uzağımda Blackberry’sinden birileriyle mesajlaşmaya başladı. Krizi haber veriyordu.

*

NEYDİ bu Bass olayı peki? Ahmet Davutoğlu’nun sonra bir televizyon mülakatında iddia ettiği gibi “ABD’nin AK Parti’ye karşı bir kampanyası” mı? Elbette değil... Ama Yönetim’in Türkiye’de yaşanan hukukun üstünlüğü ve basın özgürlüğü gibi sorunların ikili ilişkilere etkisini en aza indirip uzun süredir “transactional” denilen al-vere dayalı bir politika yürütmesine... Türkiye’de yaşanan demokrasi sorunlarına göstermelik yapılan çıkışlar dışında aslında önem vermiyor oluşuna Washington’da uzun süredir gösterilen tepkinin bir dışa yansımasıydı bu.

*

Haberin Devamı

TOPLANTI bitti. Haberi geçtim. Yönetim’den üst düzey bir isme mesaj attım hemen. “Maverick yine yaptı. Duydun mu?” dedim. Katıldığı bütün Kongre onay oturumlarında sorularına “Evet-Hayır”lı cevap isteyen McCain’in lakabıdır Maverick. Hemen cevap attı: “Gördüm. Talihsiz ama ölümcül değil.”
Doğru. Davutoğlu’nun iddiasının aksine Yönetim böyle bir şey olsun istemedi aslında. Ama Bass’in Ankara’ya gittiğinde başını ağrıtacak bu durum, Washington’daki think tank çevrelerine göre Yönetim için de aslında bir fırsat yarattı. Amerika’nın bu dönem Ankara’da ihtiyacı olan büyükelçinin, etkisiz ve renksiz bir Ross Wilson (2005-2008) olmadığını görmesi için bir fırsat. Sonuçta Bass, Ross’un aksine, neo-conların hatalarını temsil eden Eric Edelman (2003-2005) gibi birinden sonra gitmiyor ki Ankara’ya. Ve AKP Hükümeti de, o dönem, Gezi’yi, 17 Aralık’ı yaşamış, ciddi demokrasi sorunlarına neden olmuş, bu derece yıpranmış bir hükümet değildi ki.

*

Haberin Devamı

O yüzden salı günü yaşananlar, şimdi 50 yaşına giren Bass’in sicilinde de bundan sonrası için iyi duracağına inandıkları bir oturum oldu. Yönetim için de, büyükelçi dahil Türkiye ekibindeki birçok kritik ismin değiştiği, yeni bir Türkiye politikası oluşturdukları, bu yüzden üst üste toplantılar yaptıkları sırada önemli bir işaret. Dışişleri Bakanlığı’nın ertesi gün Bass’e destek verip, “Bass’in yorumları, yıllık İnsan Hakları Raporu dahil, bizim daha önce dile getirdiğimiz (Türkiye ile ilgili) kaygılara uygundu” demesinden bahsetmiyorum. Dışişleri, Pentagon ve en önemlisi de Beyaz Saray’da Türkiye çalışan önemli isimlerin aynı anda ayrıldıkları bir dönem bu. Ve yeni bir tutum belirlemeye çalıştıkları bir zaman. Ya ikinci bir Ross Wilson yollayacaklar Ankara’ya. Ya da zaman zaman yaptıkları demokrasi çıkışlarının samimiyetsiz görülmesini engelleyecek politikalar geliştirecekler. Yaşanan demokrasi tartışmalarında, özgürlüklerini genişletmek için uğraşan insanların hayatlarını zorlaştıran, otoriter yönetimlere alan açan politikalarına son verecekler. Yapamayacaklarsa da, “Bu hengamede biz de Kıbrıs işini hallederiz” gibi düşünceleri artık bir kenara bırakıp hiç değilse karışmayacaklar.

Yazarın Tüm Yazıları